29 Ocak 2014 Çarşamba

Sonunda buluştuk mu ne :=)

Normalde ben tahammül etme konusunda hiç başarılı değil(d)im . 
Her ne kadar son bir iki yıldır epey ilerleme kaydetmiş olsam da bu konuda, hiç bir zaman ufak tefek aksilikler karşısında çileden çıkmadan kolayalıkla atlatamadım .

Hasta olunca ise, zaten vücut zayıf düşmüş , bir de herşey olması gerekenin aksine gelişiyor , hani kader sanki yere düşene bir tekme daha vuruyormuş gibi geliyor ... Dün bunları düşünüyordum durakta beklerken ama sonra kendi kendime dedim ''sen şuanda hasta ve hassas olduğun için böyle düşünüyorsun yoksa normal bir gün meydana gelen olaylardan çok da bir farkı yok başına gelenlerin '' 

Dün gamze ile buluşmaya gitmeden önce tam çıkarken kulaklığımı bulamamam , 20 dk onu aramakla geçtikten sonra çileden çıkıp vazgeçerek kapıya gittiğimde bu seferde anahtarımı bulamamakla kan ter içinde kalıp o halde sokağa çıkınca ve 3 dkda bir gelen otobüs 15 dk gelmeyince iyi hasta olmam yüzünden ''daha yok mu evren , hadi bi de yolda yokuş aşağı topuklularla tepe taklak düşeyim de ağlayayım üstüne bi güzel '' diyerek yola çıktım.  



Ben gamze ile tanışalı bir kaç ay oldu sanırım . Kendisi bana koreli erkek arkadaşı olduğunu , bir kaç şey sormak istediğini söylemişti ve konuşmaya başladık . Aslında ben hiç uzun soluklu olacağını düşünmemiştim görüşmelerimizin çünkü şimdiye kadar çok fazla bu tarz yaklaşımla bana mesaj gönderenler oldu ama sonradan ben onları kıskanıyorum ''gelmesinler'' diye vazgeçirmeye çalışıyormuşum tribine giren çok olduğu için gamzeden de pek umutlu değildim. 

Hayat sadece ''kıskançlık duygusundan'' ibaret değil .. İnsanların kendisini bu kadar çok önemsemesi de bir kişisik bozukluğudur ..... Nasıl bakıyorsa öyle görüyor muhattabını , karşısındakinin de öyle hissettiğini zannediyor . Halbu ki dünya kimsenin etrafında dönmüyor . Ben bunu bilecek yaştayım. 

Gamze ben olumsuz bir şey söylediğim zaman hiç savunmaya geçmedi . Böyle olunca ilgimi çekti çünkü daha önce bana '' ailen yok orda zorlanmıyorsun '' diye soranlara '' zorlanmaz mı insan elbette şu şu sebeblerden dolayı çok zor oluyor '' dediğim de hemen '' benim aşkım bitanecik koreli sevgilim bana hiç yalnızlık çektirmez ,ben zorlanmam bu yüzden '' diyenler çok oldu . Sanki bir tek senin bitanecik sevgilin var, sanki biz aşık değiliz de evcilik oynuyoruz .. Ayrıca ne gördün ne yaşadınız da sevgilin sana yanlızlık çektirmez bu kadar eminsin, internetten konuşunca insanın sözlerden başka ne oluyor elinde . İnsanın geleceği hakkında bu kadar umarsız olması ne kadar acı . Elbette sevdiğin adama güvenmek mükemmel ama güvenmek ayrı öngörememek ayrı şeyler ... Sevgilin iş peşinde koşunca ,sabah çıkıp akşam gelecek koca bir gün eve kendinden bir tane daha mı bırakacak da yanlızlık çekmeyeceksin , sanıyor musun hergün sana sen yalnızlık çekme diye hediyeler yollayacak eve, hergün hergün mutlu olasın diye süprizlere boğacak seni..  

Ayrıca benim bahsettiğim farklı bir şey , kocan elbette ki en büyük destekçin ama bir annenin yeri , çat kapı gelen bir kuzeninin akrabanın yeri çok ayrı oluyor ....  Misal taşınıyorsun , o evin temizliği düzenlemesi 1 ayda zor bitiyor , adam sabah çıkıyor işe gidiyor akşama kadar herşey sana kaldı . Ne sandın ,evde iş var diye izin alıp sen zorlanmayasın diye seninle temizlik mi yapacak adam ? Ben böyle bir gün de çok bunaldım, istanbul'da olsaydık yiğenlerim gelirdi , teyzem yengem bilmem ne gelirdi herkes bir işin ucundan tutardı 2 günde biterdi ama burda kimse yok ! Elbette türk arkadaşların var , yardıma gelmek istiyorlar ama hepsi okuyor çalışıyor ...   

Neyse konuyu dağıttım ....  :)


Önce beraber yemek yedik, sonra kafeye oturduk ... Genelde yüzyüze tanıştım insanlarla ilk izlenimim kötü olan pek çıkmadı , zaten benimle uyuşmayacak olan bana buluşma teklifi de yapmaz sanırım . yapmıyorlarda. O yüzden buluştuğum insanlar az çok bana sempati besledikleri için benimde ilk izlenimim hep güzel oldu .  Şimdi düşünüyorum da blog sayesinde , Nur , şeyma, serpen, asiye, zeynep, rukiye, gamze, dilara, begüm, betül ... hep yüzyüze tanıştıklarım blog sayesinde oldu .  iyi ki de oldu . 

Gamze ise , öncelikle resimlerinden daha farklı . Çok daha güzel . Hani tanıştığında sanki eskiden beri tanıyormuş hissi verir ya bazı insanlar birbirine , öyle bir hissiyat vardı ortamda ...   Erkek arkadaşı eşimden 1 yaş ufak , koreliler yabancılarla ilk buluşmada konuşmaz diye çekinmiş biraz ama hiç öyle olmadı :) Benim eşim soru sormayı sevdiği için konuşacak konu sıkıntısı çekmediler . Ayrıca bu ilk defa çift olarak yaptığımız buluşma oldu . Daha önce eşim arkadaşlarımın eş veya koreli erkek arkadaşları ile hiç buluşmamıştı . 



Ben yürekten haklarında en hayırlısının olmasını temenni ediyorum . Okuyanlarda lütfen maşallah deyin .  Kore'de yaşamaktansa Türkiye'de yaşamayı tercih ediyor erkek arkadaşı ,bu yüzden içimde burukluk kalmadı değil. Sevdiğim insanları göndermek istemiyorum . Gitmesinler ki. 
Zeynepte gitmesin bak çabuk gelsin ... Ben seviyorum ''arkadaş'' diyebildiğim insanları . Her gün görüşemesekte aynı şehirde olduklarını bilmek, aklına birşey takılınca sorabilmek, arada buluşup dedikodu yapıp kahve içebilmek, hani burdalar ya, manevi bir güç oluyor .. Bazen soruyorum , özellikle şerife abla ve özgeye soruyorum ''şu şu konuda sıkıntılıyım siz nasıl üstesinden geliyorsunuz'' diye ... Bu bile güç veriyor  insana, sorabileceğini bilmek , sorabileceğin ''birini'' bulabilmek .. 

Kore Kore dediğin  , en fazla 1 yıl veriyorum .. Sonra herşeye aşina oluyorsun , sokaklara, insanlara, yemeklere , hayata ....Alışıyorsun, sokağa çıktığında ''woaaaw be ben Kore'deyim işte hayallerimin ülkesi, şu dükkanlara bak bu kore çok fantastiiiik abiii '' olmuyorsun ... 
Alışıyorsun, yurdun oluyor evin oluyor ''farklı olmuyor , farkı kalmıyor ''
İşte o zaman en çok ihtiyacın olan 3 şey , 
eşinle arandaki iletişim, 
iş/çevre , 
arkadaş(lar) ... 
Bunlardan biri dahi eksikse farkında olmasan dahi içsel olarak yoksunluğunu yaşıyorsun  ..... 




Yarın sollar arifesi. Herkes birbirinin tatil ve yeni yılını kutluyor .Hani bayram hava var ortada . Ben kültüre ve hayata adapte olabilmişte olsam , solların ne ifade ettiğini biliyor da olsam yine de O his  gelmiyor pek  .. Sanırım koreli doğmadığım sürece de tam olarak hissetmek mümkün olmayacak . Bir yabancının bizim ramazan bayramı, kurban bayramı ya da cumhuriyet bayramını bilmesi ama içinde manasını hissedememesi gibi.   Tabiki bunu kötü manada söylemiyorum . Yoksa, ben de heyecanlanıyorum bayram yemekleri oh mis, tatil tatil tatil ..... Bu arada sollar Ay takvimine göre yeni yıl . Her yıl değişiyor zamanı . Eski koreliler doğum günlerini ay takvimine göre hesaplıyorlar bu yüzden doğum günleri her yıl farklı oluyor . İlk eşimle konuşurken ''annemin doğum günü var gitmem gerek '' dediği zaman ,beni mi kekliyorsun annenin doğum günü geçen yıl martta değildi diye kızmıştım haha ... 

Çıkmam gerek tel geldi. Bu arada mesajlarınıza, yorumlarınıza yanıt veremesem de, geç versemde hepsini okuyorum . Çok çok teşekkür ediyorum , son günlerde sık sık güncellememin sebebi güzel mesajlarınızdır . Çok fazla ortalarda yazmak istemeyen ,çekinen okuyucularım var sanırım , biraz da takip edenlerin yaş ortalaması ufak olmadığı için ,daha çok sessiz takip etmeyi ya da özelden iletişime geçmeyi tercih ediyorlar .  Mesajlara cevap veremedim ama okuduğumu bilin istedim. Sollar geçsin cevap vereceğim mutlaka . 
(Annelerin elinden çok öperim .. Annesine yazdıklarımı okuduğunu söyleyenler için)



Çok yazmışım :=(  Hoşçakalın . 

6 yorum:

  1. Umarim onlar icin de hayirlisi olur :) Bizden kendisine kocaman sevgi dolu mutluluklar ilet :)

    YanıtlaSil
  2. Senin bu gerçekçi, hayalperestlikten uzak, ayakları yere basan anlatımını çok beğeniyorum. Gerçekten toz pembe düşler ülkesi değil hiç bir yer. Hayatın zor yanları da var ve bunları bilip hazırlıklı olmak gerek. Değişime, gelişime açık olduğunu da takip ettiğim süre boyunca gözlemledim. Herkesin yapabileceği bir şey değil bu. Bu konuda da takdir ediyorum seni. Çok, çok, çok mutlu ol inşallah. Öyle insanlar çıkarsın ki Allah karşına geride bıraktıklarının yokluğunu aratmasın. :)

    YanıtlaSil
  3. seni anladığımı düşünüyorum çünkü biz de eşimle Azerbaycan da şantiye kampında yaşıyoruz. genelde etrafımızda Türkler olsa dahi yaşadığın hayattan farklı bir hayat yemek ve kültür farklılığı zorluyor insanı. en kötüsü de aile özlemi dediğin gibi her an koşulsuz yardımına koşan insanlar. mesela geçen ay üst katın mutfağının borusu patlamış ve benim mutfağım talan hale gelmişti ve tabi ki de sadece işten ben izin alabildiğim için tek başıma temizledim ve üstüne temizliği bitirip yattığım gece aynı şey tekrar oldu ve sabaha kadar ağlayarak tekrar mutfağı temizledim (bu sefer eşim yardım etti ama gözyaşlarımı durduramadı) özellikle annemi ve Türkiye de çevremde olan akraba dost hepsine ne kadar çok ihtiyacım olduğunu ve ne kadar yalnız olduğumu anladım(eşimle deli gibi aşık olsak ve çok iyi bir ilişkimiz olsa dahi yalnızlık çekmek çok ama çok normal siz anladınız beni :D) . Allah hepimize kolaylık versin umarım her zaman mutlu olursunuz ve özlemleriniz çok ama çok az olur. herşey gönlünce olsun :D :D

    YanıtlaSil
  4. Çok güzel bir yazı olmuş gene =)

    YanıtlaSil
  5. walla o kadar dogru yazmissin ki ben de ayni dertten muzdarip biriyim esim icin 40 yillik istanbul yasantisina bye deyip geldim Almanyanin bir kasabasina icim sikiliyor birine dert yansam amannn avrupa da yasiyorsun hem sevgilin kocan yaninda ama aksam canin sikilinca soyle hop deyince arayip kahveye diyebilecegin bir arkadas yok anne yok soyle doya doya konusacagin kimse bence bizim yaadigimizi yasamadan anlamaz

    YanıtlaSil
  6. Herkes icin hayirlisi olsun. Dediginiz gibi arkadasin akrabanin yeri baska kocanin sevgilinin yeri baska. Bir de bizler yani Turkler yakinlariyla icice yasayan insanlariz birbirimize daha cok ihtiyac duyuyoruz. Sanirim bir Ingiliz veya Alman bunları hissetmiyor. Gurbet kavrami bizler icin cok keskin ve hic kolay degil.

    YanıtlaSil

Yorumunuz onaylandiktan sonra gözükecektir