31 Aralık 2013 Salı

Bir midye versem ?

Yılın son yazısı geliyoooorrr , hadi bakalım :)

Eskiden yeni yıla ne yaparak girersen bütün yılın öyle geçer derlerdi. Bende saf  inanırdım .. geceyi uyuyarak geçirmeyeyim sonra bütün yıl uyurum diye kapanan göz kapaklarımı açamaya uğraştığım çaba ile şimdi bir ülkeyi kurtarabilirim. 

(biz yemek yerken masanın altından acaba bana da ordan birşey düşer mi diye göz atan dorim )

Yeni yılın son gün batışını ve ilk gün doğuşunu görmek için toplanan bir çok gruplar var burda.  Haberlerde güneşin batış- doğuş saatlerini veriyordu bugün ...Bir ara 07:45 güneş doğuyor gibi ifadeyi görünce aha namaz vakitlerini de verir oldu tamam artık diye anlık bir sevinç dalgası yaşadım .


Daha önce hiç ızgara midye yememiştim. Pek midye ile aram yoktur . Midye ile ilgili tek hatırladığım anım , teyzemlerle midye ekmek arası yemeğe gittiğimizde ısırdıktan sonra iğrenç birşey söyleyip herkesin o anda iştahını kaçırdığım ve ellerindekini bırakmalarına sebeb olduğum için içten içe suçluluk duyuyor olmamdır . Belkide bu yüzden midye tramvası oluştu bende ve bu kadar deniz ürünü ve midye ile dolu bir ülkede ancak 4. yılımda yemeye geldim .. hihaheha.... 




Yalnız midye tramvamı atlatmam 5 dakika dahi sürmedi... O kadar lezzetliydi ki restoranttan çıkana kadar papağan gibi 'biz niye daha önce hiç gelmedik ki ' deyip durdum.   Tek olumsuz yönü büyük olanların içi hafiften kumluydu yerken ağzına geliyordu .  
Asyalıların deniz ürünlerini canlı canlı pişirip yediklerini biliyorsunuzdur . Özellikle karidesler bu konuda çok muzdaripler. Deniz ürünü restorantlarının önünde mutlaka dev akvaryumlar bulunur ve sipariş geldiği zaman akvaryumdan alınıp pişirilir .  Evde Kore yemeği yaptığımda elbette canlı atmıyorum , hem vicdanım el vermez hem de ödüm kopar canlı bir karidese yengeçe dokunmaya (ölüsüne de eldiven takıp 50 metre öteden dokunuyorum zaten) .... Ama dışarda yediğinizde pek seçim alternatifiniz olmuyor . Zaten korelilerin önünde ''ayyy yazık , çırpınıyor canlı canlı atılır mı '' derseniz bi taraflarıyla gülüyorlar size . Bakış açısı farklı , inanış farklı  . 



Deniz ürünü restorantının olmazsa olmazı ... Yosun çorbası ... Biz çok severiz.  Bedava geliyor masaya ve istediğiniz kadar tekrar tekrar dolduruyorlar ... 


Hepsini silip süpürdük bir tek salyangoz kaldı ...  Asla ağzıma sürmem kategorisinde olan şeylerden biri.


Folyoyo sardığı başka çeşit midyeleri ise en son açtı  ahjussi.  Folyoya sardığından mıdır bilmem yumuşacıktı midyeler ... Kabuklarını elime aldım kokladım , mis gibi deniz kokuyordu .. Ben denizi çok severim. Halbuki ateş grubundanım ama .. 

Yeni yıl için umutlarınız , beklentileriniz , hayalleriniz var değil mi ? 2014 sayısı aslında hala bana çok yabancı geliyor ,nereden sonra yabancılaştım sayılara bilmiyorum . Hatırladığım en son annem ve kuzenlerimle 1900'lerin son yıllarını kutladığımız zamanlar .. Sanırım zaman çok hızlı geçmeye başlayıp hızına bizi de katınca nerde saymayı bıraktığımızı unutuyoruz ....  

Sevdiklerinizin yanınızda olduğunu farkında olabileceğiniz, güzel bir yeni yıl gecesi diliyorum . Muhtemlen yarında bununla ilgili birşeyler karalayacağım ama evde olmayacağımız için yazamayabilirim de :) 

B a hЯ

29 Aralık 2013 Pazar

Anne belası!

Bazen bu koreli anneler yüzünden füze ateşleyecek raddeye geliyorum.
Çocukları zaten yarış atı gibi yetiştirdikleri yetmiyor 
Birde hem öğretmenlerin işine karışıyorlar 
dahası çocukların ne hissedeceğini düşünmeden dersten alıyorlar ....

Kore'ye geldiğimden beri çalıştığım bir dil akedemisi vardı . Geçen eylül ayında ayrıldım ordan .
Çünkü anneler artık derste şunu yapsın, böyle öğretsin. şunu öğretsin diye o kadar çok işime karışmaya başlamıştı ki, müdürde buna göz yumunca bıraktım ... işime karışılmasından nefret ederim. 
Öyle ya salak mıyım ben , hele de tek kelime ingilizce bilmeyen bir annenin gelipte şunu şöyle öğret demesi bana mantıklı gelmiyor . O kadar biliyorsan kendin öğret .... Zaten çocuklar çok edepsizdi , bana kalkıp F.ck diyordu çocuk gülerek ... Çocuğu azarlasan hemen müdür surat yapıyordu çünkü çocuğun annesinden tel gelecek ... 

O zamanlar beraber çalıştığım Amerikalı öğretmen derste yanındaki arkadaşından kopya çeken çocuğa ''kopya çekme , kendin yap kopya çekmek iyi birşey değil '' dedi diye çocuğun anne babası okulu bastı . Sen nasıl bizim çocuğumuza kopyacı dersin, çocuğun gururunu kırarsın herkesin içinde diye . 

Şuan 5 aydır çalıştığım bir dil okulu var . Oradaki çocukları o kadar çok seviyorum ki. Ne aldığım para ne de başka bir şeyi düşünmeden gidiyorum . Çünkü çocuklar edep adap biliyor , kendi aralarındaki ilişki de o kadar güzel ki.... Bu okul dışında başka hiç bir yerde öğretmeyeceğim diye yemin ettim. 

Yalnız hem üzüldüğüm , hem sinirlendiğim bir şey oldu dün..... Çocuklardan birinin annesi kızını başka okula göndereceğini söylemiş . Neden diye sordum müdüre . Sebep benim büyük küçük harf yazımına dikkat etmemem ve yaptıkları ufak tefek hatalara ( a eraser yazdığında an olarak düzelmediğim gibi) göz yummam mış ....  Sinirlendim çünkü ben gramer öğretmeni değilim , ne yazı yazdırıyorum ne dil bilgisi öğretiyorum , zaten korece konuşmam yasak . Ben sadece speaking öğretmeniyim ve çocukları konuşturabilmeye uğraşıyorum. Ayrıca daha bu çocuklar cümle kurmayı bilmiyor ve elbette daha öğretmediğim konularda yaptıkları hatalara göz yumuyorum çünkü daha ben öğretmedim o konuyu , çocuk dışarda ne öğrenmiş bana ne ....  Biz daha phonics sınıfıyız ne a'si ,an'i..... 

Üzüldüm çünkü bu kız sınıf arkadaşları ile o kadar güzel anlaşıyor ve geçiniyordu ki , aynı muhabbeti gittiği yeni okulda bulabilecekmi bilemiyorum ... 

Ancak Müdürün beni savunması ,kızın annesi benim dersimden alıp okuldaki başka öğretmenin dersine kaydırmak istediğinde öyle yapamam deyip öyleyse başka yere gönderirim diyen anneye , istediğiniz gibi yapın o zaman demesi  çok ama çok hoşuma gitti . Para kaybedeceğim diye düşünmeyip beni kayırması gerçekten insana değer gördüğünü hissettiriyor ....

Böyle salak saçma şeylere kafayı takıyorlar ama hala yıllardır ingilizce eğitimi alan çocukları tek cümle ingilizce konuşamıyor ... Hiç düşünmüyorlar neden  .. Sadece yarışta önde olsun benim atım .... Çünkü arkada kalırsa bu çocuğun değil ,benim başarısızlığım olacak etrafa karşı  ....

27 Aralık 2013 Cuma

Tous Les Jours ne yaptin sen



Tous Les Jous bakin ne yapmis :)
Kim soo hyun'un sekerini cikartarak  ona ozel tek bir adet christmas cake yapmis .
Kim satin aldi acaba cok merak ettim :D 
Alan kisi sekeri yedi mi sakliyor mu onu da merak ettim .. 
haha

26 Aralık 2013 Perşembe

Nerde halaylar :=)

Merhabalar :)

Christmas ertesi bol karlı bir güne başladık Seul'de . Aslında bugün Doriciğimi gezmeye götürecektim ama bu havada çamur topu olur diye çıkartamadığıma üzülüyorum . Elbette banyo yaptırma alternatifim var ama strese giriyor kurutma esnasında . Stres atmaya çıkartıp gelince bir daha strese sokmayayım ...... 


Bugün yazacağım konunun kahramanları aslında balayına gitti geldi bile :) Ben yazmakta biraz geciktim. 

Eşimin liseden beri arkadaşı ,benimde sevdiğim bir çocuk .. Bana her zaman yakın ve normal davrandı ,  hiç yabancı olduğumu hissettirmedi kendisi.  Geçen ay evlendiler . Savcı olduğu için Adalet sarayında evlendi. 
Evet, burda böyle moda da var . Mesleğini yaptığı yerde evlenenler çok var . Eşime de bankada yap dediler ama ben istemedim. 


Biraz Kore'deki düğünlerden bahsedecek olursam .... 

Mutlaka düğünden 3 ay evvel studyo çekimleri yapılır ki düğün günü düğün salonunda resimler sergilenir konuklar baksın diye ....
Düğünlerde damadın en yakın arkadaşlarından biri yardımcı sunucu olur . (Bu üstteki resimdeki de yine eşimin arkadaş grubundan biri. Karısı Türkiye'ye gidip gelmiş ,hep beni gördüklerinden türkiyenin güzel olduğundan bahsederler. )
Düğün fotorafçısı bir kişi olur ve düğün salonuna ait olmaz, siz kendiniz ayarlarsınız
Düğünler eğer kilise usülü değilse 30 dk , eğer papaz gelecekse 1 saat sürer. 
Türkiye'ye nazaran çok çok pahalıdır düğün yapmak . Biz bile sadece yemek büfesine 26 bin dolar verdik. Hala düğünün borçlarını ödüyoruz .  O yüzden bir çok koreli erkek evlenme işini ,düğünü ertelemeye uğraşır. 
Muhtemelen beraber yaşayıp çocuk olunca evlenen çiftlerinde en büyük nedeni budur .


Resimleri sırasıyla eklemedim o yüzden resimlere göre okumayın . 

Burda yüksek rütbeden zaatlar çok olduğu için (yargıç, hakim ,savcı vesair) 20 dk onların isimleri okundu ve teşekkür edildi.  Damat önceden kürsüye çıkar ,gelini babası getirir . Beraber el ele çıkan çiftlerde var ama genelde babanın kolunda gelir ,yarı yolda baba damada teslim eder kızını . 

Kürsudeki kişinin konuşmasını dinlerler ,sonrasında gelin damat birbirine selam verir. 



Birbirlerine selam verdikten sonra ,ilk olarak misafirleri selamlarlar . Ardından önce gelinin anne-babasını selamlarlar . Sonrasında damadın anne babasını selamlarlar . 


Mutlaka damat geline bir süpriz yapar . Ya şarkı söyler ya dans eder . Bizim damat şarkı söyledi. 


Süpriz bitince fotoraf çekimleri başlar . Önce ailelerle beraber, sonra bütün akrabalar , en sonunda ise arkadaşlar arkaya geçer resim çekilirler . 


Buket atma olayı ise şöyle, önceden gelin buketi atacağı arkadaşını seçer , resim çekerken o kişi öne çıkar ve buket atılır. Buketi alan kişinin 6 ay içinde evleneceği , evlenemezse 6 yıl boyunca evlenemeyecğini söylerler ama tabi sadece bir söylem yoksa kimsenin buna inandığını sanmıyorum . Benim buketimi Nur almıştı :D Nurcum eyvah 6 yıl O.O 



Gelmişken bir adalet sarayı hatırası çektirelim dediler haha ..


Bu da düğün yemeklerinden . Biz büfe usulü yapmıştık ama bunlar sabit menü yaptırdılar .  

Pyebaek resimlerini çekmedim çünkü oraya sadece damadın ailesi giriyor . Düğün bitince geleneksel Kore kıyafetlerini giyip damadın ailesini selamlıyorlar . Sonrasında o kıyafetlerle restoranta inip misafirleri selamlıyor gelin ve damat . 



Bu bizimkinden bir resim..... :=)

Ayrıca damat ve gelin gelmeden önce iki tarafın anneleri el ele platformda yürür ve kürsünün yanında duran büyük mumları yakarlar . 
Göstermelik bir pasta kesimi olur ama gerçek pasta olmadığı için ciddi ciddi kesmezsiniz ki kimse bana gerçek olmadığını söylememişti ben cidden kesmeye uğraşırken eşim ne yapıyorsun kesmeyeceksin onu dedi kulağıma :D  Resim için yapılıyor . 

Düğün bittikten sonra restoranta yemek yemeğe geçilir. Yemek yemek için bilet verirler onu kapıdaki görevliye verir girersiniz ...

Aslında bizim düğünlere kıyasla çok sıkıcı geçer Kore düğünleri. Daha çok törenimsi . Oyun yok dans yok ,zaten yarım saat sürdüğü için apar topar oluyor herşey . 

Ama koreliler de bizim düğünlere akıl sır erdiremiyorlar . Yemek bile yemeden saatlerce dans ediyorlar diye. 

Para takma olayı ise çok farklı .  Kimse kimsenin üstüne birşey takmıyor . Düğün salonunun girişinde yan yana ya da karşılıklı 2 desk olur . Birinde Damat ,diğerinde Gelin yazar . Misafirler hangi taraftansa orda bulunan zarfa paralarını koyar ve isimlerini yazarlar . Akrabalar deftere kim ne vermiş kaydederler.  

Düğünde toplanan paralar kayınvalideye gittiği için genelde damadın iş ve okul arkadaşları oraya koymaz bir gün önceden damada ayrı verirler .


24 Aralık 2013 Salı

Çıkın çıkın gelin :p

Eşim haftada 2 gün gece vardiyasında çalışıyor ... Eskiden çok sıkılırdım o yokken .  Ama artık o gececi olduğu günler mutlaka arkadaşları çağırıp Türk gecesi yapıyorum :D

Ara ara blogta paylaşmadığım ama Şeyma'nın Nur'un geldiği olur eşim gece çalışınca . İyi ki varlar , daha çok gelin hep gelin olur mu :D :D Çıkın çıkın gelin. 

Bu hafta sonu da bol kısırlı , dedikodulu ve uzun sohbetli bir pazar geçirdik. (Gelen arkadaşlar isimlerinin yazılmasından rahatsız olur mu bilemediğim için yazmayacağım ) 


Hiç lezzetli olmayacağını düşündüğüm ama 1 tane bile kalmayan poğaçalarım :




Bak, serpeni deşifre ettim :D :D O gün o kadar güzel bayanı görünce aklını kaçırdı hain dol dol . 


Bir çok arkadaşımı bu bloğum sayesinde tanıdım . Bloğumu kapatmak istemememin en büyük nedenlerinden biri de budur . Sohbeti güzel, yüreği güzel insanlar katıyor benim hayatıma ,her ne kadar kıçı kurtlu, içi çürük tipler çıkıyorda olsa. 

Bugün Xmas arifesi olduğu için sokaklar kalabalık , neredeyse bir hafta önceden pastacılar kek depolamaya başladı çünkü Xmas için kek hediye etmek-götürmek çok yaygın burda.  Yarın resmi tatil.  Noeli bu kadar yoğun kutlayan Kore'de yılbaşı gecesi pek önemsenmiyor ki ilk yılımda çok şaşırmıştım kimsenin yeni yılı kutlamamasına .  Xmasla pek ilgim olmasa da yarın tatil olması sevinçten öldürüyor beni... kkkkkk.... 

Bir günde 2 yazı oldu :) yemek konusuyla karıştırmak istemedim. 

Midye Dokbokki

Biri bizi bu X'mas modundan çıkarsın lüffeen :)
2 ay önceden kafe shopların ve sokakların Xmas için süslemeye başlamaları, xmas alışverişleri,  hazırlıkları, randevuları , sabahtan beri gelen merry xmas yumiiiii  mesajları yüzünden beynimin içinde noel babanın geyikleri dört dönüyor. 

Geçen akşam yaptığım dokbokkinin tarifini vermek istiyorum . Denerseniz bana resmini atın olur mu :)

Malzemeler : Dokk (pirinç keki) , Midye , Omok (balık keki) , kore salçası, haşlanmış yumurta, üzerine peynir, kuru yosun ve mini balık suyuna atmak için. 



Midyesiz yapmak isteyenler midye koymadan da yapabilir, kuru yosun ve mini balık bulamayanlar suyuna eklemesede olur , dokk bulamayanlar hiç yapmasada olur :=)  (işin şakası )  
(Suyuna attığınız kuru yosun ve kuru mini balık kesinlikle tadına çok yoğun lezzet katıyor, eğer yapacaksınız mutlaka bulmaya çalışın. hayır hamsi olmaz ! ) 

Midyelerimi bir kaç saat önceden kazıya kazıya yıkadım . Kazırken pek bir stres attım , sevmediklerimin suratını kazıdığımı düşündükçe  :D Önce sirkeli suda , sonra kaya tuzu attığım suda birer saat beklettim ve üstteki resimde gördüğünüz gibi en son yıkayıp suyunu akıttım .

Tencereye su alıp (suyun miktarını ben kendi kafama göre koyuyorum, bende tarif ölçüleri kafaya göre malesef)   suyu kaynatırken içine kuru yosun ve mini balık attım . Fazla atmıyorsunuz 3-5 tane.  Su kaynayınca yosun ve balıkları içinden alıp attım ve kaynayan suya 2 kaşık kore salçası ekledim. Sonra midyelerimi attım ve bir süre kaynattım fokur fokur .


Sırasıyla Dokkları , yumurtayı ve ramyonu ekledim (ramyonu eklerken resim çekmeyi unuttum) . Son olarak altını kapatınca üstüne peynir ekledim. Ve taa tammm :) 

Şeker ekleyenler var ama ben eklemiyorum . Kullandığım kore salçası zaten ejdarha ateşi çıkartmalık olduğu için ayrıyetten kırmızı biberde eklemedim. Tuz ,yağ vesair başka hiç birşey koymuyorsunuz . 

17 Aralık 2013 Salı

Populer Sorular 2

Aslında bugün yazmak istediğim konu bu değildi ama farem kafayı yediği için faresiz resim yüklemeye çok üşeniyorum..  Ara ara populer sorular kısmını dolduracağım için bugün böyle olsun dedim.

Kore'ye neden gittin, Eşin Koreli mi, Nasıl tanıştınız , Eşin Müslüman mı ?

Kore'ye neden geldim ?  Aslında hiç böyle olacağını ummamıştım .. Yani evlenipte Yabancı bir ülkeye yerleşmek , herşeyi arkanda bırakmak .... 
Belki de hiç ummadığım için başıma geldi ...
Çünkü aşk insanı ummadığı yerden yakalıyor ve Allah , biz bihaberken bizler için başka planlar yapıyor ... 

Japon bir arkadaşımın beni japonca çok zor kendi başına öğrenemezsin , sen korece öğren ,o daha kolay deyip koreceye yönlendirmesiyle başladı herşey . Japonca Kurslarına bakmıştım ama uygulamaları çok saçma geldi bana ve çok pahalı . Dili bir bütün olarak öğretmiyorlar , konuşma, yazma ve okumayı bölüp hepsi için ayrı para istiyorlardı. Bu yüzden korece kursu ararken istanbul'da yaşayan koreli bir bayanla tanıştım . Haftada 1 gün özel ders almaya başladım . Bu arada kore ile bağlantılı bir firmada işe başladıktan sonra oldu bu ders alma olayı. 

Karakter olarak da değişikliğe, farklı şeylere ve bozulmamış kültürlere ciddi ciddi ilgim olduğu için korece öğrendikçe, iş yerinde hergün koreli müşterileri gördükçe 'neymiş bu kore gidip bir göreyim, hem orda korecemi geliştiririm dönünce müşterilerle daha kolay iletişim kurarım diyordum ' Senelik iznimde  uçak biletimi de alıp gitmeye karar verdim. 

Eşinle nasıl ,nerde tanıştın ? 
interpals diye yabancıların yoğun olduğu bir site vardı . Orda bir hesabım vardı . Şimdi eşiminde benim de yok . Sildik ikimizde . Orda aslında beni hayal kırıklığına iten bir çok koreliyle tanıştım . Kore'de tanıdığım kimse olmadığı için istiyordum ki bir kaç arkadaş edineyim beraber bir kahve içip bana kore hakkında yardımcı olabilecek birileri olsun istedim ama maşşallah saman altından su yüreten abaza doluydu . Bizim türkler göstere göstere çekinmeden abazalık yapar , koreli erkekler ise temkinli.  Daha ilk mesajında sana aşık oldum diyenler mi dersin , Kore'ye gelince gel benim evimde kal yalnız yaşıyorum diyenler mi, açık açık cinsellik ima edenler mi. Ben arkadaş aramıyorum sevgili arıyorum , buraya gelince sevgilim olmayacaksan yazma bana diyenler mi. Çirkin bir resim koyduğumda cevap vermeyenler , resmi değiştirip güzel çıkmış bir resim koyduğumda atlayanlar . Sonunda vazgeçtiğim sırada eşimle orda tanıştım. Biraz mesajlaştıktan sonra baktım ki hiç asılmıyor , saçmalamıyor , skypedan görüşmeyi teklif ettim. Böylece ben Kore'ye gitmeden 5-6 ay önce ara ara eşimle skype kamera ile konuşup ,O ingilizce ben Korece mi geliştirmeye çalıştık. 

O zamanlar sevgili değildik. Ama ne yalan söyleyelim hoşlanıyorduk gizliden . O çok kibardı , ne sorsam güzel güzel açıklayıp cevap veriyordu ama ben onun tipini pek beğenmemiştim .. hehehe ... 

Kore'ye gelince beni hava alanından almayı teklif etti, arabası vardı . ve beni alacak kimse yoktu .  Hava alanında gördüğümde ciddi ciddi aşık oldum , kamerada göründüğünden çok ama çok farklıydı . Anladım ki hiç ama hiç fotojenik değilmiş. Gerçekte ise çok farklı ... Bir de kibar feyzo kırmızı gül alıp gelmişti . Kalacağım yere giderken yolda arabasına kaç defa kustum ,araba battı tek bir defa bile yüzünü ekşitmedi, aksine ilaç almak için ordan buraya koşturdu . Birgün dışarda yemek yerken ben tuvalete gittiğimde cüzdanıma para doldurmuş ,ertesi günü fark ettim .Bu para nerden geldi, benim bu kadar param yoktu ki ! dedim.  Bu ne diye sorduğumda ''kız başınasın para lazım olur,hazıra dağ dayanmaz ,endişelendiğim için yanlış anlama  ''  dedi...   Kore'de kaldığım süre içinde beni etkileyen çok şey oldu , şuanki bugünümüze sürekleyen, bunların hepsini anlatmak istemiyorum , bize kalsın.  

Allah iki insanın kaderini birbirine düğümlemişse herşey o nizamda gelişiyor ... 3 aylık vizemin bitmesine , gitmeme yakın . Ciddi düşündüğünü söyledi , gitme dedi. İtiraf gelince tabi benim yelkenler de suya ... Vizemi uzattım ve gizli nikah yaptık . (o sıralar kayınvalidem karşı çıkıyordu o yüzden)

Yalnız bu süreç içinde beni çok yıpratan tek şey annemi düşünmek oldu .  Biliyorsunuz annem yalnız yaşıyor . Ya ben yokken bir şey olursa, ya çok yalnız kalırsa , zaten bir defa yaşıyoruz ayrı kalmaya değer mi? gibi şeyleri çok düşündüm. Ama ilerde ya onu yanımıza alırız ya biz gideriz diye içimdeki endişeleri bir şekilde susturdum.  

Eşin müslüman mı ?

Evet . Resmi nikah yapmadan bir gün önce Seul camisinde müslüman oldu ve ardından dini nikahı yaptırdık . 
Aslında evet diyorum ama açıkcası kelimeyi şehadet ve anlamı dışında henüz birşey bilmiyor . Ailesi müslüman olduğunu biliyor ama karşı çıkmadılar çünkü zaten kendileri bir dine mensup değiller. Ve çokta birbirlerinin hayatlarını kontrol etmeye hevesli bir aile değiller Allah'a şükür . Bir çok kayınvalide düğünden hemen sonra çocuk baskısı yaparken bizim kayınvalide 'koca insanlarsınız siz daha iyi bilirsiniz kendiniz zamanına karar verin'' diyor
Bu konuda şanslıydık  ... 

umarım çok sık sorulan sorulardan birine daha yeterli yanıt vermişimdir. 


16 Aralık 2013 Pazartesi

Hobbit!

Selam ! :)

Son zamanlarda Kore çok soğuk... Kuru soğuk olduğu için hastalık kapmaya , grip olmaya  o kadar elverişli ki hava , dolayısıyla fazla dışarlarda dönüp dolaşmıyorum . Bünyem zayıf olduğu için çok çabuk grip oluyorum ve bir kere kaptım mı 1 ay zor atlatıyorum , bütün işlerim ve günlük hayatım aksıyor. Şu sıralar hayatımda bir çok şeyi düzene oturttuğum için en son istediğim grip yüzünden tekrar alabora olması olurdu . 

Dün Hobbit'in 2 . filmine gittik.  Bu arada Thor filmi ile başlayan  CGV Seul ve film dağıtıcıları arasında süre gelen bir savaş var . Thor'u Seulde gösterime sokarken CGV diğer şehirlerden çok daha fazla komisyon istemiş ama dağıtıcılar kabul etmeyip filmi vermeyince Seul CGV Thor'u yayınlamadı . Dolayısıyla bizde, bir çok insanda diğer sinemalardan birinde seyretmiştik. 

Kore'de 3 büyük sinema var . CGV , Lotte Cinema ve Mega Box . Bunlardan en meşhuru CGV . Diğerleri ile kıyaslarsam en iyisi de CGV . Çünkü salonları büyük , mısırları taze ve çeşit bol . Ayrıca diyet kola dahil içecek ve yiyecek çeşidi çok bol ama diğerleri diyet kola bile satmıyor ve mısırları nerdeyse patlatmadan verecekler elimize. 

Thor ile başlayan bu gerginlik biter sanıyorduk ama Hobit de CGV'de gösterime girmeyince bu inatlaşma daha çok sürecek gibi..... 



Ben Yüzüklerin efendisi üçlemesini okumuş biri olarak  ilk filminden ihtibaren bayılarak gittim bütün filmlerine. Hatta Bu Hobit 2 'ye de hemen çıktığı günün ertesinde gittik. CGV'de gösterime girmeyince Mega Box'a sürdük ayaklarımızı pıtır pıtır ..... 

Beni çileden çıkartan şey 8.10 matinasına gittik.  8 gibi içeri girdik , 8.20'de film başladı ve 11'de bitti.  3 saat kıçım yapıştı koltuğa . Zaten Kore sinemalarında film arası yok .  Bir ara felaket tuvaletim geldi. Mecbur kalkıp gittik ,sonra tekrar girdik. Bizden sonra bir çok çift tek tek kalktılar . Aslında bu daha bir konsantrasyon bozucu , ara koysalar böyle olmayacak . 

Şahsen ben Hobbit serilerini çok severim . Ama bu sefer sanki biraz hayal kırıklığı oldu . Çok fazla kendini tekrar ediyor . Tamam öyle bir konudan fazla bir entirika ya da hikaye üretmek mümkün olmasa dahi yine de sahneler dahil çok fazla ayrı tarz üzerinden gidiliyor . Misal, her filmde mutlaka Gandalf beraberyola çıktıkları grubu bırakıp aklına bir şey geldiği için tek başına yola çıkıp başını belaya sokuyor . Mutlaka bütün filmlerinde böyle oluyor . Ya da maceraya atıldıkları zaman yola çıkış sahneleri , dağlardan geçiş sahnelerinin çekim stili mutlaka aynı tarz oluyor .  Elfler başta mutlaka yardım etmek istemiyor , kaçınıyor ama sonradan akılları başlarına geliyor . 

Tabiki görsel efekleri harika olduğu için sadece bunun için bile seyredilir ama bir daha sinemada seyreder miyim bilemiyorum . 3 saat oturmaktan ağrı girdi .  

Eşimde bende film izlemeyi çok seviyoruz . Mutlaka ayda bir iki defa sinemaya gidiyoruz. Her ne kadar o vurdulu kırdılı filmleri daha çok sevip ben nefret etsem de birbirimize ayak uyduruyoruz.  

Kore'de sinemalarda film başlamadan önce ünlü oyuncuların,şarkıcıların insanlara film anında nasıl davranmalarını gerektiren eğitim amaçlı, hafif espirili bir reklam yayınlanıyor . Misal, telinizi sessize ayın, ön koltuğa vurmayın ayağınızla gibi.  

13 Aralık 2013 Cuma

Drama bağladım bugün :=)

Önümüzdeki bir kaç ay sonra Kore'de ki 4. yılıma girmiş olacağım ...
Bana ara ara soruyorsunuz ''hiç burda , taa dünyanın bir ucunda ne işim var dediğin oldu mu ? '' 
Şükür olmadı !.... iyi ki gelmişim dediğim çok oldu ama ... 
Umarım  bir 50- 70 yıl boyunca da o soruyu sorma ihtiyacı duymam kendime ... 
Başlarda hayli önyargı krizlerim, kültüre adapte olamadığım için beni ve eşime hop hop hoplatan sinir krizlerimiz oldu ne yalan söyleyeyim .... 
ama Allah'ın yardımı ile üstesinden geldik . Şuan en sağlam kore ajummasından daha da bir ajummayım :)


Yalnız şunu biraz açayım ... İyi ki gelmişim dediğim çok oldu cümlesini.... Kore'yi şahane bir ütopya sananların hayallerini kamçılamak istemem .... Ayrıca böyle söylediğim için hemen bana uyuz olmayın , elbette kore'ye hayran olmak kötü bir şey değil ve ben tek hayali kore olanlara antipati besliyor değilim. Sadece o hayalleri sırtlanıp gelenlerin kırıkları toplayıp gidişini çok gördüğüm , incinenleri duyduğum için siz böyle olmayın istiyorum . Yoksa siz koreyi sevmişsiniz, tek hedefiniz bu olmuş , gelmiş burda yaşamışsınız bana ne , bilakis burdaki türkler çoğalırsa benimde arkadaş çevrem genişler ,türk malları satışı çoğalır...  Ben kötü hırsları , çirkin hasetleri olan biri değilim .. Küçük hesaplar peşinde koşmam . Beni yakından tanıyabilseniz böyle olduğunu görebilirdiniz .... Hayır , çok makbul , aman aman mükemmel bir karakterim var demiyorum .. sadece kendime , benliğime olan saygımdan dolayı bu tarz şeyleri kendime yakıştıramıyorum .... 


Öncelikle bu iyiki gelmişim  nidası kesinlikle Kore'nin harikalar diyarı  ya da hayaller ülkesi olduğu için değil. 
Tamamen benimle, kendimle ilgili . Eşim ve Dori ile ilgili. Burda mecbur kaldığım için (olumlu yönde) değişen karakterimle ilgili, gelişen iletişim yeteneğim ve ''ben'' kibirimin törpülenmesiyle ilgili, farklı bir kültürle yoğurulmakta olduğum için gelişen bakış açımla ve damak tadımla ilgili... Ve dahası tabiki. 

Kore dünyanın en gelişmiş 3 ülkesinden biri. Bunun getirisi olarakta hayat standartları ve yaşam düzeni Türkiye ile kıyaslarsak ki kıyaslamayalım :) çok  daha yüksek bir ülke ancak dışardan bakıldığında görülemeyen, ancak içine girdiğinizde idrakına vardığınız bir dolu bizim kültürümüzde uyuşmayan eksileri var . Şimdi yine ''içki sarhoşluk'' gibi aynı lafları temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp size sunmayacağım. En basitinden, ayak tırnaklarını yemek yenen sofraya uzatıp keseni, hem cinsler arasında hiç bir mahremiyet olmamasını , yemek yerken ayaklarını ,burnunu , mahrem yerini kaşıyıp aynı elle yemek yiyenleri, pis pis balgam atıp tükürmenin kusmanın normal karşılanması, tuvalette taharet alınmaması , tuvalet sonrası el yıkanmaması , yatak nevresimlerinin yerlerde gezmesi, yastıklara ayakla basılması gibi bir çok örnek verebilirim. 

Mesela birinin evine yemeğe davet edildiniz , oturmuş sofrada yemek yiyorsunuz ama karşısındaki evin sahibi adam yemek yerken ayakları ile oynuyor , ayak parmaklarını sıvazlıyor ve o elle tekrar yemeğe dokunuyor . Kimse de  iğrenmiyor .... İştahınız kalır mı ? ben de kalmıyor ,sofrada aman şuna dokundu ,buna dokundu sakın yemeyeyim diye , ya da eliyle bana birşey ikram ettiğklerin ben alırım zahmet etmeyin diye kaçak göçek savaştığım çok olmuştur .....  tabiki bütün koreliler böyle değil , senden benden temiz titizi de var , misal kayınvalidem çok titiz .. bunun ayırımını yapabileceğinizi umuyorum... 

Böyle bir eleştiri yapınca hemen ''türkler de şöyle şöyle , pis kokuyor, tacizci, banyo yapmıyor '' vesair gibi savunmalar geleceğini biliyorum . Elbette milletimiz öküzlerinin hatırı sayılır derece de çok olduğunu ben de biliyorum ! taşıtlarda Leş gibi kokan ve milleti kusma krizlerinize sokan hıyarların olduğunu biliyorum ! Ama bizim milletimizde sofrada yemek yerken adam ayağını elleyip dursa, kıçını , pipisini kaşısa elini sokup hem de misafir varken mutlaka ev hanımı o an adama uçan bir yumruk göndermekte hiç tereddüt etmezdi ....  

yalnız burda bilhassa önemle altını çiziyorum . Yapmaya çalıştığım Korelileri eleştirmek değil, (her ne kadar eleştirisel cümleler kullanmış olsam da çünkü bizim kültürümüzde yukarda bahsettiğim şeyler ''pis'' olarak adlandırıldığı için ) bize ters,pis gelen , yanlış gelenin onlara normal geldiğini söylemeye çalışmaktan ve bunun işte o kültür farkı dedikleri şey olduğunu vurgulamaktan başka bir amacım yok ..... 

Herşeyden geçtim. Kore şöyle Türkiye böyleden geçtim.... burda yaşarken insanın içinde bir burukluk kalıyor hafiften ,her ne kadar Kore'de yaşamayı çok seviyor olsanız da .... Annen , kardeşin , ablan bilmem kim,  orda her bir günü sensiz geçiriyor , gün be gün yaşlanıyor ama yüzüne düşen kırışıkların hiç birine , hiç birinde ki anlama ortak olamıyorsun ..... 

Çocuklar büyüyor büyümelerine tanık olamıyorsun ... Sonra facebookta resimlerini görünce '' woah ne kadar büyümüş bu'' diye kalıyorsun ..... 
Ülkenin gündemini, olup biteni , beraber çay çekirdek yiyerek dizi seyretmenin keyfinden bile mahrum kalıyorsun ...
Elbette değmez mi ? değer tabiki hayat arkadaşını bulmuşsun , ayrıca 27 yıl zaten gündemini takip edip yaşadığın ülkenin Tvsinde ne reklamı çıktığını görmesen ne olur canım dediğinizi şimdiden görür gibiyim. 

eksiklik değil elbette ama insan uzak hissediyor içinde biryerler de ... Bunu 3 aylığına koreye gelipte kalmakla anlayamazsınız ...  Kore'ye geldiğim ilk 5 ay zaten şahanelikten etrafıma bakarken tepe taklak yere kapaklanıyordum bırak bunları düşünmeyi . 

Şimdi de şahane elbette .... olmazsa zaten burda yaşamanın tadı olmazdı . sadece o şahaneliğe rağmen içinde bir yerlerde sensiz geçip giden ama senin oraya ait olduğun bir uzaklık kalıveriyor. 

çok mu dram yaptım bugün :) sanırım anneme geçen ''zeytinim bitti '' diye konuşma arasında çıtlatıverdiğim için annemin benden habersiz yine kutu hazırlayıp gönderdiğini duyduğum için biraz melankolikleştim bugün ...

Kendi annem de ...
Serpenciğimin annesi, yanılmıyorsam adı ayşe teyzeydi. 
Rukiye'nin annesi de beni takip ediyorlarmış .
Hepinize selamlar , ellerinizden öperim. 
mantı partisi yapınca beraber video çekip size öpücük yollayalım olur mu :)  



11 Aralık 2013 Çarşamba

Gimjang (Kimçi yapımı)

서로 다름을 인정 하면
다툼은 사라진다 .
Farklı olduğumuzu kabul edebilsek 
Çatışmalarda ortadan kalkardı .

Bir şey çıkıp beni yazmaktan alı koymadan hemen güncelleyeyim dedim . Aslında blog yazmak %80 motive işi. Motivasyon azalınca yazacak milyon tane konu, yüklenecek milyar tane resminde olsa üşeniyorsun :(

ama endişelenmeyin bloğumu tamamen bırakmayacağım . Bloğum sayesinde çok güzel arkadaşlıklar edindim :) 


Geçen gün Kayınvalidemlere kimchi yapımına yardım etmeye gittik. Aslında bu günü dört gözle bekliyordum çünkü ciddi ciddi oturup kimchi yapmayı denememiştim hiç. Bir kaç defa kendi başıma ufaktan kalkıştım ama sonuç tamamen büyük bir enkaz olduğu için cesaret edemedim bir daha .... 


Sabah 7'de Doriyi de alıp gitmiştik. Akşama kadar kalacağımız için Doriyi evde yalnız bırakmak istemedim . Sıkıntıdan bunalıp karakteri değişiyor köpeğin sonra .. kkkkk .. 

Yalnız kahvaltıda yemek yiyeceğimizi bildiğim için çıkmadan bir kase yoğurt ve Nur'cuğumun getirdiği çavdar ekmeğinden yedim. Sabah sabah boş mideye acılı kore çorbası ve mezesi yiyemiyorum her ne kadar kore yemeklerine bayılsam bile. Sofrada gördüğünüz tencerede ki balık çorbası . Koreli kadınlardan da yemek yapmayı doğru dürüst bilmeyen çok var , kayınvalidem mükemmel lezzetli yapıyor ,yerken içine düşebiliyorum . Bu da politika yapmamı gerektirmiyor . Çünkü kayınvalidenizin yaptığı yemeği ,kurduğu sofrayı afiyetle yemeniz onların hoşuna gidiyor . 


Her kış başlangıcında Koreliler ''gimjang'' yaparlar .... Gimjang kore turşusu  yapımının adı . Bu mevsimde yapılmasının nedeni lahanalrın en çok bu zamanda çıkmasıymış.  Kasa kasa lahana, turp, soğan, midye, sarımsak, zencefil, kırmızı biber alıyorlar ... Bir senelik yapılıyor . Özel kimchi buzdolaplarında bozulmayacak şekilde depo ediliyor ..   Genelde tek bir ev yapmıyor , bir kaç ev toplanıp beraber yapılıyor . 


Bu arada Gimjang yapımı Unesco Kültür Mirası listesine girdi.  Ama hemen Kore'yi bir kat daha gözünüzde büyütüp ,bak işte Kore kültürü , ben boşuna hayran olmuyorum ,unescolar tarafından dahi onaylanırmış dedirtmesin çünkü listede Türkiye'de var ! 



Görümcem soğan doğradı , ben sarımsak soyup mikserde parçaladım . Kayınvalidem sosunu yaptı . Babanne ise getir götür işlerine baktı . 


O kadar çok sarımsak soyup mikserde parçaladım ki ellerim sanki japonla yapıştırılmış gibi yapış yapış kaldı . 10dk bir gidip yıkayıp geldim . 

Turp , yeşil soğan, kereviz sapı, kara lahanaya benzer bir bitki koydular sosuna . Çiğ midye de koyacaklardı ama sonradan vazgeçtiler çünkü çiğ midye koyunca fazla dayanmıyormuş , kısa sürede yemezsen bozuluyormuş. 


Soğanları doğrama şekli. halka halka değilde uzunlamasına kesti. 


Bu da benim sanat eserim .... 








Sos yapımı bittikten sonra artık kimçileri yapmaya başladık . En öndeki benim tepsimdi , resim çekmek için kalktım. Bu alttaki de benim yaptığım kimçi kutusu :=)  Ölsem de gam yemem artık .




Biten turşu kutuları .... 

Sos kaldı , kalan sosla soğan ve yeşilliklerle başka bir kimçi yaptık.



Kimçi buzdolabı. Bakmayın ufak gözüktüğüne tepeden çektiğim için böyle ufak gözüktü. Geniş ve derin aslında . Yanında 2 tane daha var kimçi buzdolabı.  Bizim evde yok. Hem yer yok diye , hem de kalabalık aile olmadığımız için çok fazla kimçi tüketilmiyor . Getirdiğimiz o bir kutu bile 7-8 ay yeter bize...


Bak işin bu kısmını çok sevdim işte .. kkkkkk
Kayınvalidem bütün kapları eşime yıkattı. Babanne ile ufak bir laf atışına girdiyseler de  ..
Babanne eski korelilerden olduğu için erkeklerin mutfağa girmesi, elini ev işine sürmesine çok karşı . Erkeğe bulaşık mı yıkatıyorsunuz, hiç erkek elini ev işine sürer mi bırak biz yapalım diye söylendi bitene kadar :D 

Koreli kadınlar kimçi yapımı olsun, bayram da yemek yapımı hizmet etme olsun sevmiyorlar ... Zahmetli diye , yoruluyorlar diye . Elbette haklılar ama sene de bir defa yapılan bir işten de neden bu kadar gocunduklarını anlamıyorum. Bana bile doğru düzgün yardım etmediğim halde (resim çekeceğim diye) sürekli ''zor di mi, çok zahmetli, çok yoruldun di mi '' diye sorup durdular ... Bizim gibi baklavalar, mantılar açan bir millete böyle şeyler zor değil rahat olun siz dedim . Bence çok eğlenceli ,hem beraber bir şeyler yapabilmek, hem de öğrenmek ..


Bu arada kimçi yapımı bittikten sonra mutlaka 보쌈 bossam dedikleri domuz etini haşlayıp taze yapılmış kimçi ile beraber tüketilen bir yemek yiyorlar .


Bu üstteki.... [ Resim bana ait değil. internetten çaldım :=) }

Biz babannenin doğum günü için başka resttorantta rezarvasyon yaptırmıştık , o yüzden bossam yapmadılar .