29 Ocak 2014 Çarşamba

Sonunda buluştuk mu ne :=)

Normalde ben tahammül etme konusunda hiç başarılı değil(d)im . 
Her ne kadar son bir iki yıldır epey ilerleme kaydetmiş olsam da bu konuda, hiç bir zaman ufak tefek aksilikler karşısında çileden çıkmadan kolayalıkla atlatamadım .

Hasta olunca ise, zaten vücut zayıf düşmüş , bir de herşey olması gerekenin aksine gelişiyor , hani kader sanki yere düşene bir tekme daha vuruyormuş gibi geliyor ... Dün bunları düşünüyordum durakta beklerken ama sonra kendi kendime dedim ''sen şuanda hasta ve hassas olduğun için böyle düşünüyorsun yoksa normal bir gün meydana gelen olaylardan çok da bir farkı yok başına gelenlerin '' 

Dün gamze ile buluşmaya gitmeden önce tam çıkarken kulaklığımı bulamamam , 20 dk onu aramakla geçtikten sonra çileden çıkıp vazgeçerek kapıya gittiğimde bu seferde anahtarımı bulamamakla kan ter içinde kalıp o halde sokağa çıkınca ve 3 dkda bir gelen otobüs 15 dk gelmeyince iyi hasta olmam yüzünden ''daha yok mu evren , hadi bi de yolda yokuş aşağı topuklularla tepe taklak düşeyim de ağlayayım üstüne bi güzel '' diyerek yola çıktım.  



Ben gamze ile tanışalı bir kaç ay oldu sanırım . Kendisi bana koreli erkek arkadaşı olduğunu , bir kaç şey sormak istediğini söylemişti ve konuşmaya başladık . Aslında ben hiç uzun soluklu olacağını düşünmemiştim görüşmelerimizin çünkü şimdiye kadar çok fazla bu tarz yaklaşımla bana mesaj gönderenler oldu ama sonradan ben onları kıskanıyorum ''gelmesinler'' diye vazgeçirmeye çalışıyormuşum tribine giren çok olduğu için gamzeden de pek umutlu değildim. 

Hayat sadece ''kıskançlık duygusundan'' ibaret değil .. İnsanların kendisini bu kadar çok önemsemesi de bir kişisik bozukluğudur ..... Nasıl bakıyorsa öyle görüyor muhattabını , karşısındakinin de öyle hissettiğini zannediyor . Halbu ki dünya kimsenin etrafında dönmüyor . Ben bunu bilecek yaştayım. 

Gamze ben olumsuz bir şey söylediğim zaman hiç savunmaya geçmedi . Böyle olunca ilgimi çekti çünkü daha önce bana '' ailen yok orda zorlanmıyorsun '' diye soranlara '' zorlanmaz mı insan elbette şu şu sebeblerden dolayı çok zor oluyor '' dediğim de hemen '' benim aşkım bitanecik koreli sevgilim bana hiç yalnızlık çektirmez ,ben zorlanmam bu yüzden '' diyenler çok oldu . Sanki bir tek senin bitanecik sevgilin var, sanki biz aşık değiliz de evcilik oynuyoruz .. Ayrıca ne gördün ne yaşadınız da sevgilin sana yanlızlık çektirmez bu kadar eminsin, internetten konuşunca insanın sözlerden başka ne oluyor elinde . İnsanın geleceği hakkında bu kadar umarsız olması ne kadar acı . Elbette sevdiğin adama güvenmek mükemmel ama güvenmek ayrı öngörememek ayrı şeyler ... Sevgilin iş peşinde koşunca ,sabah çıkıp akşam gelecek koca bir gün eve kendinden bir tane daha mı bırakacak da yanlızlık çekmeyeceksin , sanıyor musun hergün sana sen yalnızlık çekme diye hediyeler yollayacak eve, hergün hergün mutlu olasın diye süprizlere boğacak seni..  

Ayrıca benim bahsettiğim farklı bir şey , kocan elbette ki en büyük destekçin ama bir annenin yeri , çat kapı gelen bir kuzeninin akrabanın yeri çok ayrı oluyor ....  Misal taşınıyorsun , o evin temizliği düzenlemesi 1 ayda zor bitiyor , adam sabah çıkıyor işe gidiyor akşama kadar herşey sana kaldı . Ne sandın ,evde iş var diye izin alıp sen zorlanmayasın diye seninle temizlik mi yapacak adam ? Ben böyle bir gün de çok bunaldım, istanbul'da olsaydık yiğenlerim gelirdi , teyzem yengem bilmem ne gelirdi herkes bir işin ucundan tutardı 2 günde biterdi ama burda kimse yok ! Elbette türk arkadaşların var , yardıma gelmek istiyorlar ama hepsi okuyor çalışıyor ...   

Neyse konuyu dağıttım ....  :)


Önce beraber yemek yedik, sonra kafeye oturduk ... Genelde yüzyüze tanıştım insanlarla ilk izlenimim kötü olan pek çıkmadı , zaten benimle uyuşmayacak olan bana buluşma teklifi de yapmaz sanırım . yapmıyorlarda. O yüzden buluştuğum insanlar az çok bana sempati besledikleri için benimde ilk izlenimim hep güzel oldu .  Şimdi düşünüyorum da blog sayesinde , Nur , şeyma, serpen, asiye, zeynep, rukiye, gamze, dilara, begüm, betül ... hep yüzyüze tanıştıklarım blog sayesinde oldu .  iyi ki de oldu . 

Gamze ise , öncelikle resimlerinden daha farklı . Çok daha güzel . Hani tanıştığında sanki eskiden beri tanıyormuş hissi verir ya bazı insanlar birbirine , öyle bir hissiyat vardı ortamda ...   Erkek arkadaşı eşimden 1 yaş ufak , koreliler yabancılarla ilk buluşmada konuşmaz diye çekinmiş biraz ama hiç öyle olmadı :) Benim eşim soru sormayı sevdiği için konuşacak konu sıkıntısı çekmediler . Ayrıca bu ilk defa çift olarak yaptığımız buluşma oldu . Daha önce eşim arkadaşlarımın eş veya koreli erkek arkadaşları ile hiç buluşmamıştı . 



Ben yürekten haklarında en hayırlısının olmasını temenni ediyorum . Okuyanlarda lütfen maşallah deyin .  Kore'de yaşamaktansa Türkiye'de yaşamayı tercih ediyor erkek arkadaşı ,bu yüzden içimde burukluk kalmadı değil. Sevdiğim insanları göndermek istemiyorum . Gitmesinler ki. 
Zeynepte gitmesin bak çabuk gelsin ... Ben seviyorum ''arkadaş'' diyebildiğim insanları . Her gün görüşemesekte aynı şehirde olduklarını bilmek, aklına birşey takılınca sorabilmek, arada buluşup dedikodu yapıp kahve içebilmek, hani burdalar ya, manevi bir güç oluyor .. Bazen soruyorum , özellikle şerife abla ve özgeye soruyorum ''şu şu konuda sıkıntılıyım siz nasıl üstesinden geliyorsunuz'' diye ... Bu bile güç veriyor  insana, sorabileceğini bilmek , sorabileceğin ''birini'' bulabilmek .. 

Kore Kore dediğin  , en fazla 1 yıl veriyorum .. Sonra herşeye aşina oluyorsun , sokaklara, insanlara, yemeklere , hayata ....Alışıyorsun, sokağa çıktığında ''woaaaw be ben Kore'deyim işte hayallerimin ülkesi, şu dükkanlara bak bu kore çok fantastiiiik abiii '' olmuyorsun ... 
Alışıyorsun, yurdun oluyor evin oluyor ''farklı olmuyor , farkı kalmıyor ''
İşte o zaman en çok ihtiyacın olan 3 şey , 
eşinle arandaki iletişim, 
iş/çevre , 
arkadaş(lar) ... 
Bunlardan biri dahi eksikse farkında olmasan dahi içsel olarak yoksunluğunu yaşıyorsun  ..... 




Yarın sollar arifesi. Herkes birbirinin tatil ve yeni yılını kutluyor .Hani bayram hava var ortada . Ben kültüre ve hayata adapte olabilmişte olsam , solların ne ifade ettiğini biliyor da olsam yine de O his  gelmiyor pek  .. Sanırım koreli doğmadığım sürece de tam olarak hissetmek mümkün olmayacak . Bir yabancının bizim ramazan bayramı, kurban bayramı ya da cumhuriyet bayramını bilmesi ama içinde manasını hissedememesi gibi.   Tabiki bunu kötü manada söylemiyorum . Yoksa, ben de heyecanlanıyorum bayram yemekleri oh mis, tatil tatil tatil ..... Bu arada sollar Ay takvimine göre yeni yıl . Her yıl değişiyor zamanı . Eski koreliler doğum günlerini ay takvimine göre hesaplıyorlar bu yüzden doğum günleri her yıl farklı oluyor . İlk eşimle konuşurken ''annemin doğum günü var gitmem gerek '' dediği zaman ,beni mi kekliyorsun annenin doğum günü geçen yıl martta değildi diye kızmıştım haha ... 

Çıkmam gerek tel geldi. Bu arada mesajlarınıza, yorumlarınıza yanıt veremesem de, geç versemde hepsini okuyorum . Çok çok teşekkür ediyorum , son günlerde sık sık güncellememin sebebi güzel mesajlarınızdır . Çok fazla ortalarda yazmak istemeyen ,çekinen okuyucularım var sanırım , biraz da takip edenlerin yaş ortalaması ufak olmadığı için ,daha çok sessiz takip etmeyi ya da özelden iletişime geçmeyi tercih ediyorlar .  Mesajlara cevap veremedim ama okuduğumu bilin istedim. Sollar geçsin cevap vereceğim mutlaka . 
(Annelerin elinden çok öperim .. Annesine yazdıklarımı okuduğunu söyleyenler için)



Çok yazmışım :=(  Hoşçakalın . 

27 Ocak 2014 Pazartesi

Yine bir film :)

Bu sıralar çok melankoliğim . 
Sebesiz kırılıyorum insanlara , bir de hasta oldum üstüne.. Ne zaman  bir süredir hasta olmadım diye aklımdan geçse hemen ardından aklıma gelen başıma geliyor . 
Mevsim yavaş yavaş değişiyor ya benim bünyem, pisikolojim ,benliğim alt üst oluyor her mevsim değişiminde Neden bu kadar beni etkilediğini bilmiyorum . 




Daha önce sanırım milyon kere söylemiştim ben ve eşim film tutkunuyuz diye ... 
Kore draması pek seyretmiyorum ama filmleri ilgimi çekiyor .  Filmleri daha bir evrensel oluyor klasik kore tarzı dizilerine nazaran . (Gerçi dizilerde el ele tutuşmayı bile hayal etmeye utanan çiftler olurken, filmler de ise çok fazla cesur olabiliyorlar ) 


Orda bulunmadığım 4 yıl içinde ne kadar değişti bilmiyorum ama karşılaştıracak olursam Kore'de ki hem sinemalar hem abur cubur menüsu çok daha mükemmel . Ayrıca çok ucuz Türkiye'de ki sinemalara göre .2 kişilik  bir menüyü resim de de gördüğünüz gibi 10 bine alabiliyorsunuz. 

En kötü yanı , film arası mola olmaması .  2 saat bazen 3 saat koltuğa yapışıyorsunuz ... Özellikle o yüzden artık eşime kenarlardan koltuk seçtiriyorum yoksa ortada oturunca tuvalete kalkmayı yemiyor gözüm ve patlıyorum film bitene kadar . 


Soldaki orginal (sade) mısır , sağdaki peynirli. Soğanlı ve karamelli de satılıyor .  Vallahi dün o buzlu kolayı içtim diye hasta oldum bugün emi . 

Sabah dersten önce doktora gittim , artık doktor bey sormuyor bile ... Biliyor neden geldiğimi , direk ilacı yazıyor . heheh  

.
Bu filme gittik.  Muhteşemdi diyemem ama sıkılmadan seyrettik. Güzeldi . Boş vaktiniz varsa izleyebileceğiniz bir film.  Son sahnelerinde ağlamayayım diye kendimi çimdikledim, resmen boğazım düğümlendi bir ara. 


Bu bizim eşimle gittiğimiz filmlerin afişlerini alıp yaptığım bir dosya .. İlerde çocuklarıma gösteririm diye biriktirmeye başlamıştım ama sonra çok salak bir fikir gibi geldi, saklaya saklaya film afişlerini mi sakladın dedim kendi kendime .. Ama biriktirmeye devam ettim çünkü afişlere baktıkça O anın duygularını tekrar yaşamaya başlıyor insan . Mutlaka gözümde ya filmden bir sahne ya da filme gittiğimiz günden eşimle bir anımız canlanıyor belleğimde... Çok var aslında dosyanın içinde, tek tek göstermedim. 

Sizin topladığınız bir şeyler var mı bakalım ? :)


19 Ocak 2014 Pazar

Domuz eti konusu

Kore ile ilgili bana en sık sorulan sorulardan belki de ilk sıradaki olacak birazdan hakkında yazacağım konu. 
Bilmiyorum beni iyi tanıyanlar var mı aranızda . 
Eğer varsa bilirler , ben en başından beri her konuda dürüst olmaya , dürüstçe yazmaya gayret ettim. 
Çünkü insanları kandırıpda beni sevmelerini sağlayacağıma, doğruyu bilipte bu yüzden bana buğz etmelerini yeğlerim. Çünkü ikincisi daha gerçek . 
Elbette dürüst olduğum halde , gerçek ne olursa olsun beni sevenler olursa, bu da benim hazinem olmuş olur.

Popüler soruları güncellemeye devam ediyorum. Diğer sorular için buraya bakın.  

Domuz eti yiyor musun, eşin domuz yiyor mu, içine domuz giren ürünlerden nasıl kaçınıyorsun,  helal et işini ne yapıyorsun , içki içiyor musunuz ? 

İlk başta bu tarz sorulara çok sinirleniyordum ... Çünkü mutlaka arkasından bir çarpıtma ya da kınama geliyordu . Soruyu soran yapmasa bile okuyan başka biri araya girerek ortamı ateşlendiriyordu . 

Öncelikle lütfen yazacaklarımı dikkatle anlayarak okuyun ,yanlış yerlere çekilsin istemiyorum böyle hassas bir konu.

Hepimiz (ya da çoğumuz) Allah'a şükür müslümanız . Kimimiz bilinçli , farkında olarak ve Allah'ın emrettiklerini yerine getirerek yaşıyor , kimimiz ise nefsinin izin verdiği, hayatında 'dine ' yer verebildiği kadarını ihya ederek   .. Ama bazılarımız (ki ben kendimi bu kategoriye sokuyorum) sadece kalbindeki o iman kırıntısına umut bağlayarak , en azından ''inanıyorum'' diyerek yaşıyor ... Öyle ya , yapamadığın halde ,bir de inkar etsen , hiç inanmasan ... Küçücük bir katre bile hiç olmamasından iyidir. Hiçlikten iyidir.... 

Ben öncelikle domuz yemiyorum .  Ama domuz eti denilince ''ıııyyyyyy'' denmesinden de hoşlanmıyorum . Biraz açık görüşlü olun , bu demek değil elbette gidin domuz yeyin ya da yiyeni övün ,ben kendim de yemiyorum ki ... Ama domuz eti öcü değil . Bildiğiniz et ,kaka çuvalı değil ki  . Kore halkının neredeyse bütün yemeklerine domuz girdiği halde domuzdan ölen kimse olmamış çünkü günümüzde gerektiği gibi hijyenine dikkat ediliyor ve bilinçli tüketiyorlar.  Bizzat gördüm kaç kere restorantta yan masada domuz eti yiyen ailede çocuk çubuklarıyla ete dokunacağı zaman babanın '' hayır daha pişmedi ,domuz eti çok bakteri içerir iyice pişmeden sakın çatal kaşığınla ete dokunma '' diye uyardığını . 

Domuz eti görünce ıııyyyyy, ööööööö, olmuyorum. Çünkü burda , böyle bir halkın arasında yaşayınca en azından yemeyecek iradeniz varsa bile görmeye alışıyorsunuz .

İçine domuz giren ürünler hakkında ne yapıyoruma gelirsek ....  

Bir şey yapmıyorum . 
Dikkat etmiyorum.  
İlk Kore'ye geldiğimde bu konuda çok serttim. Kesinle bırakın içinde domuz ürünü girmiş birşeyi yemeyi, aynı tencerede pişmiş mi diye soruşturuyordum  yemeden önce . Zaten böyle de yapmak gerekiyor değil mi... 

Ama zamanla zorlanıyorsunuz ... Adapte olamıyorsunuz . Eşim  , benim yüzünden bir arkadaş gurubundan dışlandı . Buluşmalara davet edilmemeye başlandık . Neden , çünkü domuz girme ihtimali olan hiçbir şeyi yemiyordum ve içki hiç içmiyordum.   

Neden canım onlarda gidip inek eti yesinler, ya da içinde domuz olmayan bir şey yesinler öyle buluşun diyceksiniz .... Malesef , inek eti çok pahalı . Sadece 2 kişi yiyip çıksanız içtiklerinizle beraber 70-80 dolar çivarı hesap çıkıyor  . Adamlar senin için bir kere inek eti yemeğe gider , her buluşmada seni mi düşünecekler ? Ayrıca burda arkadaşlarla buluşup beraber tadını çıkartarak yenecek bir çok yemek malesef ki domuz ihtiva ediyor . 16 yaşında ergen değiller ki kimbab yemek için toplansınlar, ki kimbabın içinde bile 'ham' dedikleri domuz salamı var  ... 

Diğer bir durum , eşiniz koreli olduğu için arkadaşlarının ya da akrabalarının evine gidiyorsunuz . Ya da en basit örnekle kayınvalidenin evine gidiyorsun . Senin için yemek yapıyorlar , bayram gibi sofra hazırlıyorlar , domuz yemiyorsun diye domuz eti de pişirmiyorlar ama yaptığı Ddok çorbasının içinde ki mantının içine giren şey domuz kıyması ! Ama bunun anlamıyorlar koreliler , tamam domuz yemiyorsun anladık ama bu domuz değil ki mantı diyor ... Ayrıca o evde sürekli domuz pişiyor ,muhtemlen bana domuzsuz pişirdiği yemekten önce o tencerede domuz yaptı kadın . Ne yapayım elimde tenceremle mi misafirliğe gideyim ? 

Kore'de büyüklerin yaptığını, imkam ettiğini yememek çok ayıp . Eşimde bana ilk zamanlarda hep tembih etmişti , Annem babam içki ikram ederse en azından al , içme koy tabağının yanına ama al . Çünkü geri çevirmek saygısızlık . Neden içmedin derlerse miğdem biraz kötü dersin dedi. elbette böyle yapıyordum ama nereye kadar , her buluşmada miğdem kötü mü diyeceksin? 

Neden dikkat etmiyorum konusunda diğer bir nedenim ise Kore'de haram sayılmayan ürün neredeyse yok arkadaşlar . Bütün çerezlerden tut, ramyonlara kadar . Ben burda nasıl yaşayacağım o zaman ? 3 aylık tatile gelmedim ki dişimi tutup yemeyeyim. Allah nasip ederse ömürüm yettiğince buradayım , öyleyse bana ömrünün sonuna kadar çikolata , çerez, biskivüt, dondurma yeme mi diyorsunuz,hem de en çok sevdiğim şeylerken ? Elbette annem sağolsun ,yolluyor ama kargo o kadar pahalı ki 3-5 şey 100 tl tutuyor , kadın her ay paket mi yollasın . Zaten yolladıkları 1 haftada bitiyor . 

Gerçekten kaçınmaya çalışan Türk arkadaşlarımı tenzih ederim, Ama Kore'de yaşayan Türklerin bir çoğu içinde olma ihtimaline bakmıyor . Ancak size öyle söylemiyorlar . Kore Mantısı yiyor ama içinde ne var diye sorana dana kıyması var diyor , halbuki dana kıymalı kore mantısı yok burda .Ramyon yiyor ,sorana içinde domuz yok diyor, halbuki çevir bak arkasında kocaman ''domuz eti'' yazıyor .... Tabiki bunları kimseyi kınamak ya da benim yapamadığıma onları da dahil etmek için söylemiyorum . Durum bu ama kimse çaktırmamaya çalıyor demeye getiriyorum. 

Sizler için bu hayatın , bu kültürün içine girmeden , hergün bu gibi durumlara yüzyüze gelmeden, ''seçim yapma'' zorunluluğu ile ''vicdanınız'' arasında volta atıp durmadan anlamanız çok zor .  

Empati yaparak, insanları suçlamadan , kınamadan uyarmak isterseniz kimse uyardınız için kızmaz ama bu çizgi ince bir çizgi. Gerektiği yumuşaklıkla uyaramazsanız o insanı iyice küfre sürüklersiniz çünkü  ''aaaa domuz var onda , onu mu yiyorsun '' dendiğinde insan yediği için vicdanı bile sızlasa kafasına tokmak gibi ikide birde vurulduğu için bıkacak ''yiyorsam yiyorum be sana ne oh iyi yapıyorum '' diye düşünecek .  Tebliğ etmekle yermek çok farklı kavramlar ve tebliğ asla o insanın yüreğini daha beter inada sürükleyecek şekilde yapılmaz. Ayrıca arkadaşlar , O insanın bilmediğini mi düşünüyorsunuz , O da müslüman , elbette biliyordur içine domuz girme ihtimali olan şeyleri yemenin haram olduğunu.  Bu onun tercihi, insanlara Oh domuz çok lezzetli diyerek onları da cezbetmeye çalışmıyorsa ya da sizi bizzat zorlamıyorsa bırakın , tebliğinin de yeri ve zamanı vardır . 

Her insanın yaşam şekli farklıdır , karşınızdakini de aynı sizin gibi yaşıyor zannetmeyin ve karşınızdaki insanı insan olabiliyorsa sevin . Yediği domuz , içtiği içki eğer bunu etrafa reklam etmiyorsa bu Onunla Allah arasında bir şey ... Ayrıca insanın günahı herkese ifşa etmesi yanlış değil mi, çünkü benim bildiğim Allah ile kişi arasındaysa affolma ihtimalin daha yüksek . Bunu bildiğiniz halde öyleyse neden başkasının günahına şahit olmak istiyorsunuz . 

Ee, merak ediyoruz ne var . Biz de Kore'de yaşamayı hayal ediyoruz , ilerde kaçınabilir miyiz o yüzden merak ediyoruz diyebilirsiniz ..... O zaman soru sorma biçimini düzeltmek gerekiyor. ''Domuz yiyor musun , içine domuz giren şeylerden sakınıyor musun'' değil 
''Kore'de domuz çok yaygın bundan nasıl sakınabiliriz, içine domuz giren ürünlerden kaçınmak mümkün mü '' diye sorabilirsiniz direk kişiyi hedef almayıp. Hem benim ya da başkasının yiyip yememesi size ölçü olamaz değil mi, ben iradeliyimdir ama sen olamazsın belki . 

Ayrıca İslamın tek yasağı domuz değil, Ben örtü de örtmüyorum, namaz da kılmıyorum. Elbette bunu övünmek için söylemiyorum . Ama neden kimse kalkıp bana '' niçin örtünmüyorsun '' diye tebliğ etmezken '' Domuz '' konusunun bu kadar efsaneleşmiş bir günah gibi lanse edildiğini anlayamıyorum . Domuz yersem kendime ederim kötülüğü , ama örtünmezsem senin eşinin gözü bana kayabilir , bu daha kötü değil mi ?  Bunları örnek olsun diye söylüyorum.. Sadece domuzu , içkiyi öcüleştirmeyin din bir bütündür diye. 

Helal dana eti işini ise , Burda helal et sadece itaewonda satılıyor . İlk zamanlar gidip ordan aldım ama evde helal et yeyip, dışarı da korelilerle buluşunca restorantta yediğimiz dana eti helal olmayınca . Ya korelilerle buluşmayı kesecektim , ya da itewondan helal et almayı . Ben ikincisini yaptım . Çünkü zaten itewon evime 50 dk. gidip gelmesi de nefsime kolay gelmedi açıkcası kapımın önünde kasap varken. 

Eşim konusunda ise . Benim eşim 33 yaşında . Biz evlenmeden önce eşim müslüman oldu . Ama bana o zaman kendisi demişti. Ben 30 yıl boyunca hergün domuz eti yedim, gerektiği zaman içki içtim arkadaş ortamlarında . Bunu bir çırpıda kesip atamam . Ama ilerde nasıl olur bilemem ...  Ben zaten ona kes at demedim , yemezsen iyi olur dedim ama zaten benimle yaşarken otomatik olarak %85-90 düştü çünkü eve domuz eti girmeyince , ben pişirmeyince nerden yiyecek ? içki de aynı.  Allah'a şükür önüne ne koysan yiyen bir insan, o yüzden eve domuz eti girmemesi konusunda hiç zorlanmadım .  Ancak iş toplantılarında yiyor çünkü  şefleri nereye götürürse onu yemek mecburiyetindeler . Kore'de iş ortamları çok berbat hiyearşik bir düzen içinde. En kötüsünü söylüyorum şefleri gece klübüne gitmek ister ve gecenin devamı için kadın tutarsa elemanlar buna itiraz edemiyor . Etmek isterse eder elbet ama şef bana posta koydu diye dışlatıyor o kişiyi iş yerinde . Tabiki her şirket böyle değil. Her şefte . Sadece en kötüsünü söylüyorum diye altını çizdim.  İçkiyi ise yapabildiği zaman masanın altına koyduğu konteynıra boşaltıyor şef görmeden ama şef yanına oturursa o zaman zor.

Ancak benim ve eşimin nasıl yaşadığı , ne derece yapabildiğimiz yapamadığımız kimseye ölçü olamaz . Siz belki gelir benden daha iradeli davranırsınız ya da daha berbat . Ha keza eşiniz olacak koreli. Bunu kimse öngöremez .  Yaşamadan bilemezsiniz. 

Bu konuda kesinlikle bir kompleksim yok , zaten benim yapamadığım bir şeyi eşimden beklemem . O yüzden '' evlenmek için müslüman olan koreliden ne hayır gelir, müslümanlığı yaşamaz ki '' diye arkadan konuşacaklar varsa inanın umrumda değil. Siz evlenin , sizin eşiniz daha takvalı olsun ne diyeyim ki umrumda değil açıkcası , ne müslümanım (!) diyen eşler var ama baksan insanlığı yok .  Ben eşimi müslüman olacak diye sevmedim , zaten ondan önce insan olabildiği için ,aşık olduğum için, bir çok müslümandan daha insanca davrandığı için (bu taş size değil, yeri kore ile ilgisi olmayan başkasının kafası) sevdim, ha müslüman oluyorum demiş, kelimeyi şehadeti okuyup öğretmişim , aklıma kalbime yattı demiş. Gerisi bende biter ... Ben yaparsam o da zaten öğrenir. Ama ben yapmadım şeyi ondan bekleyemem . 

Yani , özetle neymiş. ?
Domuz yemiyoruz ama 
İçine girme ihtimali olanlara bakmıyoruz 
Helal et ise eskiden almaya gayret ediyordum ama artık mahalle kasabımdan alıyorum .

Ama sizin niyetiniz beni sorgulamak değil de kendiniz buraya gelince nasıl sakınabilirsiniz ise ,çekinmeden bana sorabilirsiniz ,ben elimden geldiğince yardım ederim bilgilendirme konusunda . 

Ayrıca bu yukarıda anlattıklarım kendim ve genelde evlenip Kore'de yaşanların karşılaştığı durumlar içindi.  Öğrenci olarak burada yaşayacaksanız bir nebze herşey sizin için daha kolay olacaktır çünkü gireceğiniz ortamları siz seçebileceksiniz , yani eşimizin dayısının evine gidiyorum ne yemeği yaparlar düşüncesi olmayacak , ya da kayınvalidenizin evi.
Ayrıca azcık takvası bile varsa insanın 1 yıllık okul hayatım var diye dondurma bile yememeye dayanabilir isterse .  Sürekli burda yaşayan ile aynı olmaz . 

iyi pazarlar .

13 Ocak 2014 Pazartesi

Maybe Tomorrow


Sadece 9 gece 10 gün sürdü Türkiye tatilimiz .
Düğün yapılması gerekiyordu ,o yüzden bir tatil rahatlığından ziyade önümüz arkamız ,sağımız solumuz telaş ve hafiften karmaşaydı ... 
Yine de epey şey sığdırmışız 9 güne şimdi düşününce
Kapadokya'ya bile gittik be .
Tabi şimdi harcanan paralara yanarım 5 kişi 
tuvalete bile uçakla gittiğimiz için of of ,ev alırdık yahu o paralarla 
Ama eşimde , görümcemde kayınvalidem de Türkiye'yi çok sevdi ya, değer ..
Hala görümcem ara ara Kakao Story'sine Türkiye'de çektirdiği resimleri ekleyip
Tekrar gidebilsem/ gitmek istiyorum yazar . 
Ha keza yine kayınvalidemin kakaosundaki profil resimleri hep Türkiye'de çektirdiği resimlerden oluşuyor.
Türkiye'ye ayak bastığım zaman , 20 küsür yıldır ezberlediğim sokaklar 
kulağıma gelen tanıdık sesler , yaw hani şu eskiden ekmek aldığım fırın bak işte orda ! 
Ne kadar da değişmiş , oow modernleşmiş. 
Evime girdiğim zaman ,  O his var ya , tanıdık , aşina , sanki hiç Kore'ye gelmemişim gibi. 
Sanki hiç zaman geçmemiş gibi... 
Ama yine de biraz hafiften ,çok azcık yabancı ...
Sevdiğin insanlar, özlediğin yüzler yanında 
insan nasıl  mutlu oluyor, oturup kilo almama garantisiyle bir kasa nutellayı bitirsem bile yok böyle bir mutluluk doyumu ,o insanlara sarılıyorsun ,hani skype kamerası değil yahu bildiğin dokun , gıdıkla, sarıl ... 
ilk günler bu hisler insanın yüzüne bir dalga gibi çarpıyor 
ama etkisi yavaş geçince artık alıştığını , kendini alıştırdığını özlemeye başlıyorsun ufak ufak ...
Acaba (Kore'deki )  hergün gittiğim bakkaldaki ahjumma yokluğumu fark etmişmidir ?
(okuldaki) Çocukları da özledim .. Evde nasıl pislenmiştir şimdi...
Ya Dori, alışmış mıdır hastaneye, yoksa yine yemekten mi kesilmiştir? 
Of şöyle acılı acılı Kore çorbasının kokusu resmen burnumda tütüyor ..... 
İnchon hava alanına inipte otobuse binince eve gelmek için 
''alıştığım, sevdirildiğim ,hayatımın 2. bölümünün sayfaları arasında dolaşırken hissettiğim o aidiyet duygusu.. ''

Resmen insan bölünüyor ! .....
Niye böldünüz ki beni böyle !
sevmedim bu bölünmüşlük hissini..
Herşeyini sevdim, hasret çekmek bile bir yerde güzel çünkü insan birbirinin kıymetini anlıyor 
Dünya'nın bir ucunda ,yabancı bir kültürün arasında yaşamak ''ben de varım'' demeye çalışmak bile güzel ,insan büyüyor, bakış açıcı kazanıyor  ...
Ama bu bölünmüşlük hissi 
hiç de 
hoş 
değil.





12 Ocak 2014 Pazar

Populer Sorular : Kapalıyım Dışlanır mıyım ?

Sık sorulan soruları güncellemeye devam ediyorum . 

Kapalıyım , Kore'ye okumaya gideceğim zorluk çeker miyim ? Örtüm dolayısıyla dışlanırmıyım ? 

Bu soru belki de bana en sık sorulardan biriydi şimdiye kadar . Umarım yeterince açık ve net cevap verebilirim . Tabi ki unutmayın ,burada yazdıklarım sadece benim şahsi düşüncelerim. Ve ben Kore uzmanı değilim.  Elimden geldiğince de bilmişlik taslamamaya gayret ediyorum . İnsanların tecrübeleri ve karşılaştıkları insanlar farklı olunca herkesin kaleminden dökülenlerde farklı olabilir. 

Zorluk çeker miyim , dışlanır mıyım sorunuza tek bir cümle ile açık ve net olarak cevap verecek olursam ''Bu sizin kim ve ne olduğunuzla o kadar ilgili ki '' ... 

Ne demek istiyorum ? 

Örtü, sadece bilmeyenin gözünde bir önyargı olabilir. Ama bu önyargıyı kırmak, insana yaklaşmak ve kendinizi ifade etmek , o insanın gönlünü feth etmek örtünüze değil, sizin yetenek ve karakterinize kalmış birşeydir.   Bu konuda kendinize güveniyor musunuz ,sorun içinize . 

Koreliler elbette size çok sorlacaklar , sıcakta bunalmıyor musun, neden takıyorsun o örtüyü,  çıkarsan daha güzel olursun diyecekler , diyorlar .Metroda sürekli bakıp inceleyecekler ..  Ama bilmedikleri , anlamadıkları için yoksa sizi öcü sandıklarından değil. Tabi bu gibi olaylara maruz kalınca dışlandığınızı düşünüp düşünmemek de yine sizin algı ve karakterinize bağlı. 

Benim burda iki tane mücevher gibi kapalı arkadaşım var . İkiside ''kapalı'' olmaları yönünden hiç bir zorluk ya da zahmet çekmiyorlar ama bu onların karakterlerinin oturmuş ve nerde nasıl davranmalarını gerektirdiğini iyi bilmeleri yüzünden kaynaklanıyor.  

Koreliler size diyecektir ''domuz eti yiyemiyorsun yazık, yoksa gider ne güzel domuz ızgarası yerdik beraber'' böyle şeylerle çok karşılaşacaksınız . Ben dahi çok duyuyorum , yazık domuz yiyemiyorsun diye hayıflananını . Bu sizi dışlamak ya da beğenmemek değil , domuz yemek onlara bir zevk olduğu ve diğer etlerden ucuz olduğu için . Öğrenciler kalkıpta her hafta dana eti yemeğe gidemiyor ki pahalı çünkü.  Bunları duyup kötü hissedip hissetmemeniz , ayak uyduramadığınızı düşünüp üzülüp üzülmemeniz size kalmış . 

Beraber okuyacağınız ve çalışacağınız profösörleri iyi seçin (seçme hakkınız varsa) . Proflar yüzünden zorluk çeken öğrenciler çok oluyor çünkü her gece içmeye götürüyor bazıları öğrencileri.  Bahsettiğim kapalı arkadaş, diğerleri içki içerken su ve meyve suyu içtiğini söylüyor ama onun profu önemsemiyor , sizinki de böyle olursa sorun yok ama bu konuda manyak inatçı proflarda çıkabiliyor . İçki alemlerinde onlara ayak uydurmuyor diye düşük not veren proflar duydum ama umarım böyleleri ile karşılaşmazsınız . 

Ama inanın bana Allah herkesi hak ettiği insanlarla karşılaştırıyor . İnsanın dışlanıp dışlanmamasının elbette görüntüsüyle hiç ilgisi yok diyemem , dış görünüş etkiliyor olsa da temelde karakter ve iletişim meselesidir. Eğer iletişiminiz güçlüyse , karakteriniz pozitif ve yeniliklere açıksa , insanlara yaydığınız enerji  olumluysa bence bu örtü önyargısının da önüne geçecektir. Ben Nur'la karşılaştığımda ''aaa bu örtülü biz pek anlaşamayız diye hiç düşünmedim , o kadar hayat dolu ve farklılıklara açık bir yaklaşımı vardı ki ''ne kadar dolu ve derin bir insan !'' diye düşündüm başındaki örtüsünden ziyade . 

İçki konusunda sıkıntı yaşayabilirsiniz ama yine de bu sizin olaya nasıl yaklaştığınıza ve girdiğiniz ortamlara bağlı . İçmiyorum dediğiniz de elbette ısrar etmiyorlar ama hep bir ''yazık içse/yese eğlenirdik'' diye iç çekişleri oluyor .. Buna karşı onları sizinle zevk alarak yapabilecekleri aktivitelere yönlendirip aranızdaki bağı güçlendirmek ya da bu iç çekişleri görüp yapamayacağınız şeyler karşısında komplekse girip bunalmak yine sizin karakterinize kalmış. 

Öz güvenininiz eksik değilse bunları size uygun  durumlar ile bertaraf edebilirsiniz , mesela ''ah keşke domuz yeseydin eğlenirdik '' diyen bir koreliye '' canım ne var bizde beraber türk yemeği yemeye yiyelim, hem senin için de farklılık olur , domuz domuz bıkmadın mı '' diye espiri yapabilirsiniz . Ya da '' bunalmıyor musun bu sıcakta örtüden '' diyene '' sizin ahjummalarınız sıcakta tenim yanmasın beyaz kalayım diye robocop gibi giyinip bunalmıyorsa ben neden sıcaklayayım ki '' diye espiri yapabilirsiniz . 

Ama bu öz güven işi. Kişinin kendine güveni yoksa , duyduğu sözler karşısında komplekse düşecektir. Ben yapamıyorum onlar gibi olamıyorum öyleyse bana yaklaşmayacaklar diyecektir ve korelileri suçlayacaktır soğuklar diye. Hayır bilmiyorlar, daha doğrusu anlamıyorlar .. Domuz eti yemiyorsun tamamda çorbanın içindeki mantının içine giren domuz kıymasını da mı yemiyorsunu anlayamıyorlar ... Bu yüzden siz girişken olacaksınız küsüp oturmayacaksınız.  

Şunu unutmayın lütfen , Korelilker yabancılara karşı soğuk kanlı . Hiç bir şey dizilerde gördüğünüz gibi değil. Soğuk derken kötü manada söylemiyorum . Mesela 4 yıldır hergün gittiğim pazarda ,korece konuştuğumu biliyor ,her gün beni görüyorlar ama yine de ''önce şu yabancınınkini ver '' diyorlar . Yani onların gözünde hep yabancısın . Sakın '' Kore'ye gideceğim bütün koreliler etrafımda pervane olacak , hepsi bana hayran kalacak , tonlarca koreli arkadaşım olacak '' hayalleri ile gelmeyin ,siz kırılırsınız ... Ancak çok güzel ve çok ama çok çekiciyseniz belki bu dediğiniz olur.   Buradaki tanıdığım bütün öğrencilerin koreliden ziyade yabancı arkadaşı var . 

Domuz eti konusunda çok hassas iseniz , bu konuda zorlanabileceğinizi düşünüyorum çünkü içine domuz girmeyecek yemekleri neredeyse yok denecek kadar az . Ve öğrencilerin yemek yapma seçeneği de pek olmuyor . Bir çok çerez ve  ıvır zıvırına da domuz jelatini giriyor. 

Ve son bir şey , bu konuda dürüst olacağım ... 
Koreli sevgilim olsun derseniz.....  Elbette olur ,olmaz değil ama kolay olmayacağını bilmelisiniz çünkü kapalı bir bayanın kendine göre sınır ve hayırları vardır. Domuz eti yemesin, içki içmesin, cinsellik taleb etmesin derseniz, böyle bir koreliyi bulursanız vallahi ne diyeyim helal size derim. Zaten geriye bir kelime-i şehadeti kalmış olur o adamın ama çok çok zor olacaktır ,kendinizi yormayın , yüreğinizi yormayın..  Koreli erkekler güzelliğe önem verirler ,evliliklerde bile tanıştırıldıkları insanları erkekler kızlar için ''güzel mi '' , bayanlar ise ''paralı mı'' diye sorar ilk önce .  Hadi ,sizi beğendi , örtünüzle de kabul etti. Domuz yememesi ve içkiyi bırakması da gerekecek . Annesinin de sizi kabul etmesi gerekecek.  Hadi adam sizi sevdi de kabul etti ama annesinin gözünde ki imajınız en azından ilk başta biraz farklı olacaktır.

Şimdi bana diyecekseniz ki sen kendine bak, senin ki nasıl oldu da bize kalkıp zor diyorsun.. Öncelikle benim yukarıda söylediklerim örtülü ve bazı dini sınırları , olmazsa olmazları olan bayanlar içindi. Yoksa kapalı değilim, içkide içse bana ne diyenler için değil sözüm.  

Ben bile burda çöpçatanlık yapayım evlenip kalsınlar gitmesinler dediğim kapalı arkadaşlarım var ama olmuyor işte kolay kolay.Çünkü hadi örtüsünü kabul bile etse tanıştırmak istediğim koreliler , adamların içkisi ve domuzunu kabul edemez bizim kızlar ... 

Tabiki ben bunları umudunuzu kesin, oturun ağlayın, gelmeyin canım diye söylemiyorum . Sadece ayağınız yere sağlam bassın , gerçekleri , olasılıkları görerek gelin ki olur da Allah karşınıza hamuru yatkın bir koreli erkek çıkartırda herşey yukarıda söylediğimin tersine gelişir . Yok mu, var böyleleri de ... 

Bu konuda eksik bıraktığım bir şey kaldı mı ? ... 

Davet

Mutlaka mutlaka 노래방 (Norae bang)  (karoeke odasına) gideceğim ! ...
Aslında  gitmişliğim var , Kore'de yaşayıpta gitmemek İtal'ya da yaşayıpta pizza hiç yememek gibi birşey olurdu sanırım .   

Ama bir sor bana gitmişim de ne olmuş.  Hödük gibi saatlerce tef salladım şarkı söyleyenlerin arkasında ... çünkü şarkı özürlüyüm ben ....   Sesimin çok kötü olduğunu sanmıyorum ama hiç bir şarkıyı (hele de bu koreceyse) nakaratı dışında asla ezberlemişliğim yoktur ....  İstiyorum ki ezberimde olsun ki hoplayıp zıplayarak rahatça söyleyeyim ,ekrana yapışıp sözleri kaçırmamak için kendimi ortaya çivilemek istemiyorum.... 

Son günlerde ezberlemeye çalışıyorum gözüme kulağıma bir kaç şarkı kestirdim . hehe 



Geçen gün eşimin okul arkadaşlarından birinin ev davetine gittik... Aslında Kore'de ev oturmalrı pek olmaz ama yeni evlenen çiftler mutlaka balayından sonra tek tek herkesi eve davet edip yemekler hazırlarlar ... Herkes birgünde davet edilmez . Misal damadın arkadaşları bir hafta sonu , gelinin arkadaşları başka bir hafta sonu , damat ve gelinin aileleri başka bir hafta sonu gibi.....   집들이 denir bunun adına ... Biz de yapmıştık .



Çiçeği burnunda çiftlerin ev davetinde  giderken tuvalet kağıdı ve bulaşık deterjanı götürmek adet . Ama eğer arkadaşlar isterse aralarında anlaşıp çifte sorarak evin bir eksiğini de alabiliyorlar . Bize elektrik süpürgesi almışlardı .  Tuvalet kağıdı götürmesinin bir espirisi yok , evde en çok kullanılan malzeme olduğu için. Bulaşık deterjanı ise hem yine çok kullanıldığı hem de temizliği simgelediği içinmiş. 


Benim için açıkcası bu tarz buluşmalar çok eğlenceli olsada ,çok yorucu oluyor . Çünkü akşam 7 gibi toplanılıyor 8'de sofraya oturuluyor ve gece 2-3'e kadar devam ediyor . Sık sık buluşamadıkları için bu kadar uzun tutuyorlar ,zaten çoluk çocukta yok .  Ama akşama güzel ve eğlenceli başlayan ben, artık gece 2'ye doğru tükenmiş oluyorum çünkü alışık değilim. 
Allah'tan ki eşimin bu arkadaşları fazla içki düşkünü değil, yoksa kasa kasa içki bitiriyorlar normalde . 

Ben eşimin bu arkadaşları ile Kore'ye ilk geldiğim zaman buluşmuştum ama o zaman hem benim korecem çok iyi değildi , hem ortama alışık değildim, onlarda yabancı görmeye alışık değildi ,o yüzden ilk buluşmamız pek de güzel geçmemişti.  Sonrasında ben eşime bir daha onlarla buluşmam dedim . Ama ben koreceyi ilerttikçe , doğum günleri veseilesi ile tekrar tekrar buluştukça epey ısındık birbirimize . Hatta bu buluşmada çok sevdiler beni çünkü çok konuştum !.. XD XD 

Eğer eşiniz koreli ve burada yaşıyorsanız , sanırım en önemli şey koreceyi bilmek ,hani öyle tek tük bilmek değil. Ciddi ciddi espirilerine kadar anlayabilmek . Yoksa sosyalleşmede sorun yaşayabiliyor insan . Açıkcası benim eşimin arkadaş çevresi geniş. (Arkadaş çevresi geniş olmayan belki bu sorunu yaşamaz bilemiyorum) Dolayısıyla zaman zaman bu tarz buluşmalar oluyor . İlk başlarda sıkılıyordum çünkü ''naber, nasılsın, koreyi beğendin mi, sevdiğin kore yemeği ne''yden öteye gitmiyordu konuşmalarımız . Bütün gece onlar konuşuyor ben dinliyordum , sıkılıyorsunuz!... Tamam ortam güzel ama anlamayınca , dahil olamayınca sıkılıyorsunuz . Kim ne derse desin, hava atan atsın ama gerçek bu .  Hele de bir klupte buluşuldu mu o müziğin gürültüsünden bana adımı sorsa anlayamıyordum ... İlk başta bu yüzden az da olsa strese girdim. Eşime dedim ki ''senin arkadaşların beni aptal sanacaklar çünkü hele de gürültülü yerlerde bulunca hiç anlamıyorum, sohbet bile edemiyorum ki '' ... 

Tabi bunlar eski olaylar ,şuan koreli bir ajummadan eksiğim olduğunu sanmıyorum. Onlardan çok konuşuyorum artık .  İnsan yaşadığı ortama ayak uyduruyor eğer tabiatı buna yatkınsa. 




Evet bence bu toplantıların en güzel yanı yemekler oluyor XD . Bana yemekten başka güzel ne var ki .. hehe ...

İlk başlarda domuz yaparlar ben birşey yiyemem diye çekiniyordum ama mutlaka çeşit çeşit oluyor yemekler . Domuzu yemeseniz dahi masada  çorba tarzı birşey ya da en azında böyle salata oluyor. 









Dün yaptığım dalyan köftenin resmini çekip kakao story ve line band'e paylaşmış eşim . Birde kasım kasım hava atarak. haha . Koreliler ne yorumlar yapmışlar . '' hiç şüphesiz boşuna türkiye mutfağının dünyanın en iyi mutfaklarından biri arasında olması boşuna değil, lütfeen bizi de davet et , bende yemek istiyorum'' gibi... 

Daha sık türk yemeği yapmaya karar verdim evde XD XD 
Hepinize kalan cumartesiniz için mutlu akşamlar ve yarın için  iyi pazarlar .

7 Ocak 2014 Salı

Line Korece Grubu

Merhabalar

Sanırım güne biraz hüzünlü başladık ... En azından ben biraz öyleyim. Aslında baksan Lee Teuk kim onu bile bilmiyorum ama empati manyağı olduğum için sanki acısını hissediyorum ucundan da olsa ...  İnsanın sadece tek bir aile bireyini dahi kaybetmesi ağır bir acı , sonsuz bir özlem olurken , 3 aile bireyini hemde aynı anda acı bir olayla kaybetmek kesinlikle dayanılmaz olmalı . Umarım sabır ve metanetli olur . Umarım bu onda kapanmayacak , telafi edilemeyecek yaralara sebebiyet vermez . Konu ile ilgi face sayfamda yazdığım açıklamaya burdan bakabilirsiniz.


Arkadaşlar Line'de blog adına bir Korece hesabı açtım . Seulmekorece olarak aratırsanız bulabilirsiniz. 
Vaktim oldukça burada kendi tarzımda korece notlar paylaşmayı ve soruları olanlara (korece hakkında) cevap vermeyi düşünüyorum ... 

Facebook sayfası açmakla açmamak arsında gidip geldim ama zaten yürüttüğüm bir hayran sayfası olduğu için ikinci de yürütmek zor oluyor . Ayrıca  Facebook hesabımı , kakaotalk hesabı soran , eklemek isteyen bir çok okuyucu oluyor ama ben malesef  sadece ailem ve yüz yüzüze tanıştığım insanlardan başkasını eklemeyi sevmediğim için hep geri çevirmek zorunda kalıyordum . Line'de bir hesabım olursa bunun yerini tutar ve kimseyi kırmamış olurum diye düşündüm. 

Yalnız lütfen : 


  • Line'de açtığım hesabın timeline'ında sadece korece ile ilgili notlar ve resimler paylaşacağım . Korece öğrenmiyorsanız , öğrenmeye ilginizde yoksa eklemesenizde olur . Çünkü orda ayrıyetten Kore ilgili ilgili haber, resim ya da konu paylaşmayacağım


  • Elbette selam verip hal hatır sorabilirsiniz , sevdiğim yazar beni facebookta ekledi ve selamıma cevap verdi diye sevinçten aklımı kaçırmıştım . Ama lütfen sürekli sohbet etmek için mesaj yollamayın . Ya da kore ile ilgili sorular sormak için . Bunun için askfm sayfamı kullanabilirsiniz. 

  • O an uygun olmuş olabilirim ve mesajınıza cevap vermiş olabilirim ama bir dahakine uygun olamayabilirim , ya da gelen mesajların fazlalığından yanıt veremeyebilirim. Yahut cevaplayacak modda olmayabilirim.  Geçen cevaplamıştı da şimdi niye cevap vermiyor bir tarafı kalktı diye düşünüp bana kinlenmeyin. 


  • Bunu altını çizerek söylüyorum hazırladığım fotorafları veya notları bloğunuzda , facebook sayfanızda orda burda paylaşabilirsiniz ama lütfen üstündeki blog adresini silip kapatmayın ve alıntı olduğunu yazın çünkü ben onlar için kafa patlatıp  emek harcayacağım , doğru mu diye eşime kontrol ettireceğim .


  • Eşimde yardımcı olmak istiyor . Kendisi de bir line hesabı açacak ve korece hataları düzeltmede yardımcı olacak . Kim bilir belki ilerde görüntülü konusma bile yapabiliriz düzenli takip edenlerle. 


  • Her hangi bir saygısızlık yapanı engeller ve silerim . Boşuna yorulmayın kimse için sinirimi bozmaya niyetim yok . 


  • Yazdığım  korece notlarda ya da türkçe anlatımlarında  ufak tefek hatalar olabilir , mükemmelim, kahretsin ay çok bilgiliyim gibi bir iddam yok kesinlikle. Kibar bir dille düzeltmenizde problem yok . 



Şimdilik bu kadar :) ...

6 Ocak 2014 Pazartesi

Hakkımızda

Bir bloğa girdiğimde eğer yazdıkları ilgimi çektiyse ilk işim ''kim'' olduğuna bakmak olur ..
Çünkü ''kimin'' bana hitap ettiğini , (klavyesi ile ) benimle konuştuğunu bilmek isterim. 
Bende kendi bloğum için ve takip edenler için yüzeysel de olsa fazla detaya-özele girmeden ''hakkımızda'' yazısı oluşturmak istedim... 

(eşim ve benim) Hakkımızda : 

  • Kısmen farklılık olsa da karakterlerimiz çok fazla birbirine benziyor . 
  • Resim çekme/çektirmeyi pek sevmiyoruz
  • Film tutkunuyuz ikimizde 
  • Damak zevklerimiz neredeyse aynı .
  • Mart 23 benim doğum günüm , Nisan 26  O'nun ki.
  • 188 boyu ,benimki sır :D ilk başta boyu uzun olduğu için hep yüksek topuklu ayakkabılar alıyordum uyumsuz gözükmemek için ama artık pek umursamıyorum . 
  • İkimizde biraz hafiften eski kafalıyız :D 
  • İkimizde Taekwondo 2.Dan siyah kuşağız . Komik ama gerçek :D 
  • İkimizde kedilere pek yakın değil köpekleri çok severiz 

Hakkımda :


  • 84 Mart doğumluyum . 
  • Koç burcu , yükselenim yengeç . (Muhtemelen ateş grubu olduğum halde suya düşkün olmamın nedeni de budur)
  • 16 yaşından beri saçlarım sarıdır . Kore'ye geliyorum diye boyamış değilim .
  •  Tek çocuğum .
  • Anne baba ben 5 yaşındayken ayrıldılar . 
  • Mükemmeliyetçi ve detaycı olduğumu düşünüyorum . Hiç bir işi baştan savma yapmayı sevmiyorum . Baştan savma olacaksa yapmayayım daha iyi. 
  • Bildiğim ya da bilebileceğim  konularda işime karışılmasından , şöyle şöyle yapman gerek diye öğretilmesinden hiç hoşlanmıyorum çünkü zaten bilemediğim zaman ben soruyorum 
  • Çok yakınlarım dışında , başkalarının bana özverili davranmasına ,benim için birşeyler yapmasına alışkın değilim böyle durumlarda tuhaf hissediyorum , yabancılıyorum . 
  • Sabah kalkar kalmaz ilk yaptığım şey 2 bardak su içmek ve lavaboya gitmek . Yıllardır asla şaşmaz.
  • Okumak , yemek yapmak , spor benim için tutku . Üçünü de çok severek yapıyorum . 
  • Monotonluktan nefret ederim. Ciddi ciddi nefret ederim. Hayat monotonlaştığı zaman tıkanır benim için . O zamanlarda mutlaka ufak da olsa birşeyleri değiştirmeye gayret ederim. Hiç birşeyi değiştiremzsem bile en azından evin şeklini değiştiririm ya da sabahları çay içiyorsam kahve ile değiştiririm. 
  • Mütevazi insanlara bayılırım , hele de başarılı, akıllı ,yetenekli ya da güzelken mütevazi olabiliyorsa baştacım olurlar . 
  • Çabuk öfkelenirim. 
  • Kafein-koliğim.  Gün içinde mutlaka bir iki bardak çay-kahve ya da kola içeceğim yoksa rahat edemem. 
  • Günün en sevdiğim vakitleri sabah vakitleridir . Sabah insanıyım . 
  • Yazdan nefret ederim. Sıcağı hiç sevmem . Sonbahar ve kış benim zamanımdır. 
  • Kısas'a kısas huyum çok kuvvetlidir. Ne zerre fazlası ne zerre azı , aynı derecede olsun  isterim  ama yine de zaman geçtikçe Allah müstehakkını-hak ettiğini başına getirsin derim çünkü Allah herkesin kalbini en iyi bilendir. 
  • iç muhasebemin kuvvetli olduğunu düşünüyorum.  Birine karşı kötü duygular beslediğimde hep dışardan bakarak kendimi sorgularım acaba ben mi bazı duygularımın yoğunluğundan dolayı yanlış düşünüyorum ona karşı diye . Bazen güvendiğim dostalara sorarım ben mi yanlışım diye .
  • Uyku konusunda çok dertliyim. O kadar hassas bir uyku karakterim var ki yanımda rüzgar esse uyanırım. Üzgün olsam , Çok mutlu olsam , Bir yerim ağrısa, Aç olsam asla uyuyamam . Hiç yastığa kafayı koyar koymaz uyuduğumu hatırlamıyorum . 
O'nun kine geçelim :)

Hakkında :


  • İsmi Kyoung Hwan 
  • Türkçe ismi Yusuf . Seul camiinde müslüman olduktan sonra imam bir müslüman ismi vermek gerektiğini söyledi ve bana sordu . Ben Hz. Yusuf'un hikayesini çok sevdiğim ve eşimde bana Yusuf peygamber gibi güzel olduğu için Yusuf ismi çıktı ağzımdan o anda . Önceden hiç düşünmemiştim halbuki. 
  • 81 doğumlu . Boğa burcu .
  • Polis okulu son senesinden terk . Daha sonrasında işletme okumuş . Sonrasında dışarıdan ingilizce öğretmenliği okumuş. İngilizce bilmeden nasıl ingilizce öğretmenliği diploması aldı ben hala şaşıyorum haha . 
  • Şuanda bir bankanın ana binasında çalışıyor . 
  • Türkçe bilmiyor ,ben korece biliyorum . Ama türkçe öğrenmeyi çok istiyor . Hazır ingilizce diploman var , ingilizceni geliştirelim diyorum ama hayır ben türkçe öğrenmek istiyorum ama çok zor diyor . Telaffuz . 
  • Hayatımda gördüğüm en ''fitnesiz'' insan . Şimdiye kadar kimsenin arkasından bir kere dahi konuştuğunu görmedim . Bazen bu huyu beni fıtık eder. Ama neden Allah'ın O'na ucundan (ucundan kısmı bizle ilgili) da olsa müslüman olmayı  nasip ettiğini çok iyi görebiliyorum .
  • Çabuk öfkelenir.  
  •  Kesinlikle hiç fotojenik değil. Fotoraflarda berbat çıkıyor . 
  • Türk yemeklerinin hepsini seviyor ama bulgurla yapılanları pek yemiyor . Kore'de bulgur yok . Tadına yabancı . Pek hoşuna gitmiyor.  
  • Kitap okumayı hiç sevmiyor (malesef) 
  • Araştırmaya çok düşkün. Misal eve birşey alacaksak inciğine cinciğine kadar araştırmadan almaz 
  • Evlendikten sonra 10 kilo aldı . 
  • Tekrar Türkiye'ye gitmeyi benden çok istiyor ama yıllık izni sadece 4 gün olduğu için malesef gidemiyoruz .
Hakkında :  
  • İsmi Ddol Dori 
  • 2011 Agustos doğumlu 
  • Shihtzu denilen bir türden. Çin aslanı . Eskiden Çin'de kraliyet köpeğiymiş. 
  • En sevdiği şey sokağa çıkmak . Dışarı çıkacağımızı anladığı andan ihtibaren çıldırıyor .
  • İkinci en sevdiği şey yemek yemek . Dondurmaya bayılıyor .
  • Köpeklere karşı soğuk ama felaket insan seviyor , hırsız girse sevinçten çıldıracak hoş geldin diye
  • Ev içinde asla havlamıyor , sadece kapıya biri geldiğinde o anlık .
  • Tüylü olmasına rağmen hiç tüy dökmüyor 
  • Dol Dorinin manası zeka küpü , akıllı anlamında .
  • En nefret ettiği şey banyodan sonra kurutma makinası . Çünkü sesinden çok korkuyor .
  • Eve misafir gelince eğer misafir onu sevip ilgilenirse çok heyecanlandığı için altına kaçırıyor 
  • Sanırım eşimden çok beni seviyor :D Hihahaha 
  • Dışarı çıkartırsam gün içinde kakasını çişini eve hiç yapmıyor .
  • Evde tuvaleti var ,eğer dışarı çıkartamazsam kendi tuvaletine yapıyor .....
  • Kendine özel mamaları, tarakları, saç bakım ürünleri, parfümleri, şampuan ve saç kremi bile var .
  • Geçen yaz yüzmeye götürdüğümüzde havuzda yüzdüğünü görünce ben çok ama çok mutlu olmuştum 
  • Sanırım Dori'ye birşey olsa her ne kadar karakterim güçlü de olsa atlatamayacağımı , mutlaka yardım almam gerekeceğini düşünüyorum çünkü ona çok bağlıyım . 
  • Türüne ait bir özelliği var , bir şey çok hoşuna gittiğinde boğazından değişik bir hırıltı çıkartıyor .
  •  Onu evde bırakıp gideceğimi anladığı zaman ben çıkmadan evvel kapının önüne uzanıp yatıyor . 
  • Biz yemek yerken mutlaka masanın altına giriyor uzanıyor
  • Sabah benden önce uyanırsa 3-5 defa yatağa bakıp uyanmışmıyım diye kontrol ediyor . Eğer geç uyanırsam sızlanmaya başlıyor . 

Bu kadar olsun ... Bu yazım Kore'yle ilgili değildi ve elimden geldiğince objectif olmaya çalıştım . Umarım sıkılmamışsınızdır :)



4 Ocak 2014 Cumartesi

( Mavi At Yılı )

Bazen , bazı insanlar var 
3 yıl , 5 yıl yanınızda olacaklarını bilseniz bile yetmez 
3'e bir 3 daha , 5'e bir 10 yıl daha katlansın isterseniz .. 
Aslında istemezsiniz ciddi ciddi ümid edersiniz . 
Baksan öyle hergün yanyana diz dize de değiliz, bilakis ayda bir ancak buluşuyoruz .. 
Ama varlıklarını hergün hissediyorsun ..
En önemlisi ne biliyor musunuz , hani bir hadis var ya '' Müslüman elinden ve dilinden emin olunan kimsedir'' 
Hah, tam da işte böyle , bundan başka tasvir edebilecek daha güzel bir söz gelmiyor aklıma onları ... 



Yabancı bir ülkede , hele de hayatın dört nala gittiği ,insanların çok çalışıp az sosyalleştiği bir ülkede , çat kapı gidebileceğiniz bir akraba evi bile olmazken , bir değil , birden de çok fazla ''dostlar'' edindiğim için gerçekten çok nasipli olduğumu hissediyorum .... 

Özlüyorum yahu , görmedikçe özlediğim insanlar var benim bu şehirde ... Hani tamam, annemi, ülkemi , arkadaşlarımı, akrabalarımı , bunların hasreti özlemi zaten müebbet , onu geç ...

Bu şehirde de  bana kendini özleten insanlar var .....  En başta Nur .. Onunla tanışmamız da bir hataydı zaten .kkkkk Yani ben onu bana mesaj yollaması gereken, arkadaşın aracı olduğu kişi sanıp cevap atmıştım.. 
Sonra Zeynep , sonra Serpen ...... Daha var elbette . Tek tek saymayayım isimleri unuttuğum olur kırılırlar . 
Varlığınızı hissettirdiğiniz için teşekkürler hepiniz :) 




Zeynep ,ben ve eşim Yusuf'la Insadong gezisi yaptık hafta sonu .. Hazır havayıda tam kıvamında yakalamışken ... Sonrasında DongDaeMun'da ki bizim ara ara gittiğimiz Sundubu restorantına gittik.  

Kore'de 맛집 dedikleri bir kavram var . Koreliler yedikleri yemekleri beğendikleri zaman tek tek resmini çekip internette övüyorlar ..... Bazı restorantlar da bu sayede meşhur oluyor .Bilinmedik bir yere girmektense özellikle böyle restorantları bulup gidiyorlar koreliler ... Geçen Hongdae'de eşimle böyle bir et restorantına gittik ününü duyup , kapısındaki kuyruk ordan kayseriye yol olacak gibiydi . Kuyruğa bile gir(e)meden ağlayarak başka restoranta pış pış ..... 



Bugün çok  hoşuma giden bir şey oldu ... Son dersime yeni bir öğrenci daha katıldı . 6 yaşında kız çocuğu . Annesinin işi olduğu için sadece bugünlük 4 yaşındaki kız kardeşini de sınıfa bıraktı gitti.  Sadece bugünlük giriversin bırakacak yerim yok olur mu deyince , elbette dedim.  Dersi yaptık bitti ... Müdür geldi ve 4 yaşındaki kıza '' ablaların öğrendiği sana çok zor değil mi , yapamadın hiç di mi , sadece bugünlüktü zaten aferin ''dedi. Kız o anda ''  hayır bende hep gelicem , bende bu derse girmek istiyorum , ben de yabancı öğretmenle şarkı söyleyeceğim '' deyince bir sevindim ki hoplaya zıplaya çıktım kursun kapısından ... 

Sadece para kazanmak için değil, öğrensinler istiyorum ..
Ama sevsinler çünkü ancak severlerse ilerleyebiliriz , severlerse başarabiliriz diyorum . 
Ben önce onları çok seviyorum çünkü çok samimiler  .. 
Bir de bana yürüyen barbi bebek muamelesi yapıyorlar .  




Yukardaki yemeğin ismi  ''Sundubu'' 순두부 . Aslında Sundubu tofunun ismi. Yumuşacık bir tofu/dubu . Üstüne yumurta kırılarak yeniliyor . Deniz ürünlüsü olanıda ,inek etlisi olanı da var .

Ocak ayının ilk yazısı olmuş oldu .  Bir önemi var mı, yok tabi ki :) İyi hafta sonları dilerim . Bu arada bu yıl Mavi At yılıymış. Kayınvalidemin doğduğu yılda mavi at yılıymış , eşim diyor ki ''annem yerinde hiç duramıyor o yüzden'' .  Valla benim doğduğum yıla baktım , fare yılı , ya ben ? O.0  Eşiminki de tavuk yılı . KKKKKKKKKKK :=)